24 Mart 2017 Cuma

Kadınlarımı / Serap Şahin


Beyaz omuzlarına düşen uzun, ayna karşısında seni gülümseten kısa, sarı, siyah, kızıl saçların. Saklandığı yerde fırtınalar yaşayan, renkli mevsimlere şahit olmuş mavi, yeşil, siyah, ela gözlerin. Söylemeye korktuğun, hiçbir zaman sana verilmemiş konuşma özgürlüğün ve biriktirdiğin kelimelerin. Seni sessizleştiren, bir köşede çaresiz kaldığını hissettirecek ruhu eksik insanlar. Bunların hepsi aldığın nefese biçilmiş değerin bir parçası.

 

  Dünyaya geldin geleli yere göğe sığdıramadığın insan sevgini, sana bakıp seni göremeyen insanlarla bir arada yaşamak zorunda kalmanı hangi kelimelere sığdırabilirsin ki? Bilmediğin bir şehrin sessiz sokaklarında yankılanan acılarını, isteklerinin insana yakışırlığını, gökyüzü gibi sonsuz gülüşünü görmezden gelen varlıkların gölgesinde, yaşadığını nasıl sese dönüştürebilirsin? Doğduğun gün sana masum bir çocuk gözüyle bakanların, büyüdüğünde bedenine sahip olmaya çalışmasını hangi ahlakın kurallarına göre açıklayabilirsin ki? Bir kere olsun seni dinleselerdi, belki de çiçekler açardı bütün yüreklerde. Çıkarlarına ters düşen aydınlığını karanlıklarıyla örtmeye çalışan cahillerle seni çıkmaza sürüklemek, çocuk bedeninin eridiğini gözlemlemek, sana en çok yakışan ‘annelik’ sıfatının gerisinde yaşadığın derin acıları görememek, işte bütün bunlar senden geriye kalanların ayıbı belki de. Sana senin gözlerinle bakmayı ne çok isterdim. Biliyorum ki anlayamadığım, yaşamadan bilemeyeceğim sıkıntılar içinde ruhuna liman arıyorsun. Aynı güçlü bedene sahip bir ruhla, kuytularda korumaya çalıştığın ruhunun eşit olması gerçeğe ne kadar uygun? Asıl sorun, bizi sevmemelerinde bence. Bizi oyunlarını şenliğe dönüştürecek oyuncak olarak görenler, hırslarıyla hazlarına yenik düşmüş içi boş bedenlerin arasında çok da güçlüyüz aslında. İşte bu sebepten silik siluetler olmamızı isteyenlerin sayısı iyi yüreklilerden fazla. Geçmişte, seni ateşin ortasında bırakıp kurtulamayışını izleyen, aklının insanlığını kıskanan, bir gülüşünle mevsimleri değiştiren varlığını yok etmeye çalışanlarla bugün hakkında konuşma cesareti bulanlar aynı bedenlerin karanlık yüzü. Halbuki bir kez olsun dinleselerdi seni, barış şiirleri yazılırdı şairlerin sesinden. Sağlıklı bedenlerin aklıyla düşünülürdü aydınlık yarınlar.

 

 Göz göre göre yitirdiğimiz, mucize yüklü bedenlerin sahipleri kadınlarımız...

 

Sizi başımızın üzerinde taşıyabilecekken koca dünyada bir adımlık toprağa muhtaç ettiğimiz için tarihin kötü kelimeleriyle yazılmayı hak ediyoruz.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder