Ayrıntılar içinde boğuluyoruz. Her adımımız kendi
derinliğine çekiyor bizi. Kapılmamaya çalıştığımız her akıntının en hızlı
yerinde sürüklenirken rastlıyoruz kendimize. Yola çıktığımızda ne isek yolun
sonuna vardığımızda da o olma çabasına yenik düşüyoruz.
Benliğimizin ışıltılı sokaklarında bir bir
çaldığımız kapılardan sadece çıkarken kapatmadıklarımız selamlıyor bizi. Sonra
küçük bir su birikintisine değiyor ayağımız. Ürpersek de biliyoruz
boğulmayacağımızı. Derin sularda yüzmüşlüğümüz kurtarır bizi. Renkleri
tanıyoruz her yaşımızda. Çocukluğumuzun kahraman kırmızısı karşılıyor bizi
başka bir sokağın başında. Tutuyor elimizden. " Bu sokak senin, durmak
istediğin yere kadar dilediğin gibi yürümelisin" diyor. Gülümsemekten alamıyoruz
kendimizi. Hemen solumuzda bir masa duruyor. Ayakları zamana yenik düşmüş,
ahşap eski bir masa. Masanın üzerinde duran ilk kadehimiz hemen o an' a
götürüyor bizi. Doğru ya, bu masada sarhoş olmuştuk aradığım hayat karşımda
dediğimiz insanla. Hem de en keyiflisinden. Bakarken gözlerimiz doluyor hemen,
çünkü biz gözyaşlarımızı hep gözümüzün kıyısında taşıyoruz. Adımlarımız merakla
bir olmuş şekilde hızlanıyor. Hemen ilerde, sağ köşede renklerinden
hatırladığımız ilk çocuk oyunumuz duruyor. Düşüp dizimizi kanattığımız ama
arkasından yere oturup dakikalarca kendimize güldüğümüz. Saklayamıyoruz
mutluluğumuzu. Sokakta ilerledikçe varacağımız yerin sığlığı sarıyor
etrafımızı. Yeşil karşılıyor saklandığı yerden yüreğimizi. Öyle soluk da değil
hani, en canlısından bir yeşil. Çok uzaklarda aramaya gerek görmeden hemen
hafızamız getiriyor gözlerimizin önüne o hatırayı. Evet, bu ilk aşk. Baktığında
nasıl da derin orman yeşili olurdu dünya. Nefes alışımız sevinirdi. Bir
yolculukta sarıya denk geldin mi aydınlığa kavuştum desen yeri vardı. İşte tam
da o hissi yaşarken buldun kendini. Bizim en parlak olduğumuz yer, sarının en
yüksekte kendini gösterdiği yıl. Hafif bir rüzgarla beraber yaz tatilimize
eşlik eden o tertemiz güneş ışığı mesela. İşte sarının en çok yakıştığı
farkındalık hali.
Yolun sonu yavaş yavaş gözle görülür oldu sanki.
Yola çıktığından bu yana karşılaştığın iyiliklerin belki de anlamı yok
Sözlüğünde ama yine de bir kelime adamak mutlu eder seni bilirim.
Yolun sonu
diyorum, adımlık yer kalmışken arkana bakmadan ilerlemelisin. Artık zaman
geleceğe dönük tüketiyor kendini. Enerjin yerinde. Yüzünde tatlı bir
gülümsemeyle adım atmaya hazırsın. Son
taşın üzerinde gözlerini açıyorsun. Burnuna hafif bir tuz kokusu geliyor bir de
ömrünün çiçeklerinin kokusu.
Bir adım sonrası
hayat, bir adım sonrası sen.
Hep maviye, maviliğe yürüyüşün. Bu kadar tutkunu
olmuşken bu renk şarkıların benimle mavilemeye var mısın çocukluğum?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder