15 Nisan 2018 Pazar

Dün’ün sitemi / Buket Konur




Beynimdeki çığlığı bastırıyor gök gürültüsü. Bir aydır dokunmadığım

teni anımsıyorum aniden. Çok uzun zaman değil belki de ama

özlem kokuyor duvarlar. Bir insan bir insanı saçını tararken bile

hatırlar mı? Bu rengi yakıştırdın mı sende; yoksa yerden yere yerdin

mi yine? Özlem diyorum sadece iki hece; aklımda, beynimde,

burnumda, tüm hücrelerimde. Baktığım aynada; tuttuğum tokada; o

yeşil hırkada; mavi eşekte…

Yağmur yağıyor deli gibi sevdiğim… Yağmur mu deli gibi yağıyor;

sevgim mi deli gibi, virgülsüz bıraktım o cümleyi. Yağmurla kokun

geldi burnuma; biz ayrıyken değiştirdiğin için beğenmediğimi

söylediğim ama burnumdan hiç gitmeyecek şekilde hissettiğim

mor kokun. Biliyorsun sevdiğim her şeyi mor ile açıklıyorum ben;

örnekler, mecazlar, betimler, lirikler… Her kare mor hayatımda;

eğer hatırlanacaksa.

Duydun mu bir şimşek daha! Kapın açık uyuyorsundur sen şimdi;

ya da uyuyamadın korkundan. Korku filmlerinde kilitleyip deprem,

şimşek anlarında sonuna kadar açık kalan kapın; sessizce kilitleyip

benimsin sandığım odan, posterler, izinsiz astığım ve durmadığına

emin olduğum fotoğrafımız… Hangi kareyi hangi anda çıkartabileceğim

aklımdan? Evet, bunlar benim ütopyam. Hiç konuşmadığımız

meseleleri bile konuşmuşuz gibi; senle konuşur gibi yaşıyorum

hâlâ. Beni hiç dinlemediğini; hiç sevmediğini; her zerremde

sen’ken hep yok sayıldığımı unutur gibiyim özledikçe… Evde

oturmuş senden haber beklerken yanındakilere karışık durumlar

diye bahsedebilip bana nasıl bir yalan yaşattığını bile görmezden

geliyorum özlemim arttıkça…

Ben alışamayacağım galiba bu duruma; senin için her şey daha da

kolaylaştıkça…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder