15 Nisan 2018 Pazar

Seni Üstün Kılan Kişiyi Seversin / Firkan Gülaydın




Hepimiz sevilmek, övülmek isteriz. Birisi tarafından önemsenmek, düşünülmek ne kadar hoş bir durumdur. Ama sana ilişkiler üzerine birkaç can alıcı itirafta bulunacağım.

Hatırla!

Bir ilişkiye başladığında, başlangıçta her şey ne kadar güzeldi. Heyecanlı, enerjik, tutkulu.

Biraz zaman geçtikten sonra ne oldu? 

İçten içe bir üstünlük çabası içine girdiniz. Başlangıçta cazibeli yüzleriniz ortaya çıktı, ılımlı bakış açılarınız. Bunlar köprüyü geçmenin parçalarıydı! Bir diplomatik çıkarım.

Ve işte kafese girdin. O kendisini senin Dünya’nın merkezi yapmayı başardı. Başlangıçta yaptığı jestler ile, gösterdiği saygı, sevgi, hoşgörü ile seni onunla mutlu olacağına ikna etti. Onsuz olursan mutlak bir mutsuzluk içinde olacaksın! Yakalandın! Zihnin seni ele geçirdi.

Sonra; sahiplenici, hükmedici, salgırganca bir çatışma başlar. Seni yeryüzünün en mutlu insanı yapan kişi şimdi seni acılar içinde kıvrandırır. Umursamaz. Ama sen ne kadar acı çeksende artık gidemezsin. Oyunun kuralı bu! Hep içten içe şunu düşüneceksin; ‘Beni yeniden mutlu edebilir.’

Onu sevdin. Çünkü; başlarda senin egonu okşadı. Senin mükemmel ve bulunmaz biri olduğunu söyledi. Seni seviyor. Çünkü; sende ona aynı şeyleri söyledin. Bu aranızda yaptığınız gizli bir sözleşme gibidir. Sen bana yardımcı ol, ben de sana. Bir süre sonra başına buyruk hareket etmeye başladığında, onun  hükmünden çıktığında büyü bozulur. O zaman sana; senin aslında mükemmel biri olmadığını söyler. Bu seni incitir. Çünkü; sen buna inandın!

Sonra rüya bitti!

Ancak; gerçek sevgi ego beslemez. Mükemmeli aramaz.



Okul yıllarımda bir arkadaş ortamında bir çiftle tanışmıştım. Hepimizin gördüğü ve uğruna nice dedikodular çevirdiğimiz bir çift manzarasıydı. Kız sarı saçlı, orta boylu, fiziği çok düzgün ve sempatik güzel bir kızdı. Erkekse biraz kaba, şişman ve toplum içinde konuşmayı pek beceremeyen bir tipti. Ortamda ki herkes belki de aynı şeyi düşündük. Bu kızın bu çocukla ne işi var! Sende mutlaka bir yerlerde bunu düşündün! Çocuk zengin bir ailenin oğlu olmalıydı! Biraz sohbet edip ilişkiyi deşince öyle olmadığı ortaya çıktı. Çocuk, kızın babası vefat ettiğinde hep onun yanındaydı, üniversiteyi kazanabilmek için dershaneye giden kızı çıkışta her akşam  alıp eve bıraktı, kızın mahallede ki köpeklerden korkmaması için. Sadece köpekten korkmasın diye sekiz ay boyunca her akşam kızı evine bırakmıştı. Kız hastalığa yakalandığında çocuk liseye ara verip bir işe girmiş ve ona maddi olarak da destek olmuştu. Herkes gittiğinde çocuk onun hep yanındaydı. Çünkü; sevgisi çıkarsız ve sadakatliydi.

Utanmıştım. Çocukta, kız da harika bir vefa örneği göstermişlerdi. Ama ön yargı bambaşka bir acizlikti. Hepimiz farklı şeyler düşünmüştük. Üniversite bitince evlenmeyi istiyorlardı. Gerçek sevgi bu olmalıydı!

Birisi seni gerçekten seviyorsa seni üstün kılmaz ve mükemmel olduğuna seni ikna etmez. Seni tüm kusurlarınla sever. Eksik yanlarını yüzüne vurur. Bu seni kızdıracak. Egonu okşamayacak belki ama eksik taraflarını tamamlamana yardımcı olacak.

Ben mutfakta bir çırakken bana sürekli kızan, yaptığım bir şeyi beğenmeyen ustalarımı pek sevmezdim. Onu aksine sen harikasın, iyi bir aşçı olacaksın diyen beni iyi olduğuma ikna eden, tatmin eden ve egoma yardımcı olan ustalarımı daha çok severdim. Onlarla daha sık vakit geçirirdim.

Ancak; yıllar geçtikçe bana doğruyu öğretmeye çalışan ustaların kıymetini anlamaya başladım. Onlar bana aldatıcı bir toz bulutu yaratmadı. Aksine gerçeği görmem için etrafımda olan sisi kaldırdılar.

İlişkilerde böyledir işte. Seni üstün kılan kişiyi seversin. Sana gerçekleri vurgulayan ilişkisinde kendi egolarına, arzularına dair çıkar gözetmeyen kişileri hep uzağında tutarsın.

Bak etrafına şimdi! Bir rüyanın içinde yaşamak mı istiyorsun yoksa gerçek sevgiye kavuşmak mı? İşte; seçim senin…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder