15 Nisan 2018 Pazar

Şiirler Soğudu Bardakta / Ece Erdoğan



Kalbimin en güzel penceresinden baktım sana bu sabah. Çiçeklerimi tek tek sevdim. Şiir demledim, senden önce kuşları selamlayıp. Benden evvel uyanmanı istemedim. Kıstım kalbimdeki radyonun gülüşlerini. Öylece izledim gözlerini, kapalıyken bile bana baktığını bildiğim gözlerini… Yüzünden papatyalar topladım sen uyurken. Koklayıp koydum geçen gün aldığın vazoya. Biraz sevgi pişirdim geceden. Kahvaltı etmeden başlamazsın güne, bilirim. Ellerin, göğü avuçlayan bir şiir gibi… Dokunmadan edemem. Dokunursam uyanırsın bilirim. Henüz uyanma. Bir avuç umut istemiştim, kapı çalmadı daha. Bilirim sen seversin uykuyu. Peki, sen bilir misin, seni uyurken izlemenin kaç papatya olduğunu? Kelebekler dans ediyor rüyalarda ve her rüya getiriyor sensiz geçen günleri. Sen-siz-lik… En sevdiğim şarkıyı hatırlayamamak gibi… Sana biraz yalnızlıktan bahsetmek isterim. İmkânı varken yaşanmayan güzel günlerden. Anıları acılara çeviren, ruhumda yetiştirdiğin gülleri, henüz açmadan kesen sözlerden… O, çok sevdiğim bahar yağmurlarını gözyaşlarıma çeviren, boynu bükük papatyalardan söz etmek isterim ama sanıyorum ki tam olarak dökemem kalbimi artık. Yokluğunda biriktirdiğim kırık dökük cümlelerim, dudaklarımdan dökülemeyecek kadar yorgun çünkü. İçerlerde bir yerde sana dair hatıralar olacaktı, zamanın varsa eşlik etmeleri için kahvenin yanına, getirebilirim. Dur bekle biraz, yanımda olmadığın günler kadar uzaktan geliyorlar çünkü. Biraz tozlular, birkaçı yırtılmış, bazıları kırılmış… Sahi zamanın var mıydı beklemeye? Ben yoruldum artık bunları taşımaktan. Biraz sende kalabilirler mi ? Omzum ağrıyor ne zamandır, hatıralar ağır gelmiş olmalı. Alerjim geçmiyor bayadır, tozlu anılardan mı yoksa? Taşımaya yer yoksa yüreğinde, anlarım ama benim de yüreğime sığmıyorlar artık. Evet, ne diyordum? Yal-nız-lık… Kıskanma ama sen yokken bir tek o tuttu elimden. Hani senin dokunmaya kıyamadığın ellerimden… Bilmem, bilir misin, yalnızlık düşmanıdır gündüzlerin. Yüreğimdeki papatyalar da kurudu artık. Sen sulardın ya her sabah, en iyi sen anlardın dilinden. Konuşmuyorlar artık kimseyle. Pencerede bekledim seni uzunca bir süre. Şiirler soğudu bardakta. Soğudu ve acı bir tat bıraktı ağzımda. Kapı çaldı geçenlerde. Umutlarımı da alıp gitti diyemedim. Sustum ve yıldızlara dokunmaya gitti umutlarım. Sonuna kadar açtım radyonun sesini, artık istesen de duyamazsın nasılsa. Nasıl demişken… Sahte aşklar uğruna yapraklarını döken papatyalar kadar kızgın ve geçen gün elimden kayıp giden vazo kadar kırık döküğüm. Ha, bir de… Penceremin önünde kuruyup giden çiçekler var artık. Ara sıra suluyorum onları, yeniden çiçek vermelerini dileyerek, bir umut… Alışkanlık işte bilirsin. Yüreğimdeki şiirler kurudu, çiçekler kurumasın mı? Nasıl mıyım? Penceremin önündeki su birikintisinde boğuluyorum. Sen nasılsın?

1 yorum: