10 Ağustos 2016 Çarşamba

Hoşça Kal / Buket Konur

O kadar çok gittim ki, gelmelerim hayal kırıklığı dolu bir başka gitmeye

gebe oldu. Alışkanlık hali, bir aşktan, bir ev ya da bir sokaktan

her metreyle biraz daha uzaklaştı. Bir yere ait olmanın güvenini

bıraktım arkamda hep. Ben daha çok bir otobüse veya bir uçağa

ait oldum. Arkama bakmadım; arkaya bakmak “seni seviyorum”

demekti ve “seni seviyorum” giderken söylenecek bir laf değildi.

Sevemedim çoğunu zaten. Azını sevmenin pişmanlığı, kötü bir tecrübe

oldu. Şehirler, dostlar, aşklar ve duvarlar çok silik; çok umut

dolu. Tuzak gibi alışılabilinir görünen her şey. Tutamayacağın

sözler, daha önce tutmamanın bilinciyle mahcup, ağlamamak ya da

bekletmek gibi sorumsuz. Oysa bilinmeliydi onurlu bir “hoşça kal”

demenin paha biçilmezliği.

“Ben gelirim” dedim şehir inandı.

Kandırma kendini, farklı diye. Dönüp değişmemiş bulmak kadar

aynı olacak bu gitmek de. Birkaç gün sonra içinde bir parçam

olmayan tozlar uçuşacak etrafta. Alışılacak, unutulacak... Yenisiyle

değiştirilecek alışkanlıklar.

Gücenmiyorum, gücenme... Sadece yoruldum başımı cama yaslayıp

düşünmekten, kalmam için bir sebep olmamasından... Özleyip,

unutmaktan sıkıldım. Uzunca geri saymayı, aynı anda havanın açtığı,

aynı anda yağmurlu olduğu yerde olmayı, özlemeyi özledim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder