10 Ağustos 2016 Çarşamba

Söyleyeceklerim Kendime / Gözde Çıbık


Mukime Fıratoğlu..

99 yaşında, Merzifon’da yaşıyor.

Onu bizden ayıran hiçbir şey yok aslında.

Ne bir adım ötemiz, ne de biraz eksiğimiz.

Neden mi ?

Hepimiz, en az onun kadar yalnızız çünkü.

O, sadece iyi bir öğretmen olmakla kalmamış, yalnızlıktan kaçmak için ülke ülke gezmiş, adını bile anmadığı yalnızlığıyla.

Sevgi duymadığı benimseyemediği adam bile tutamazken onu, ayrılmak için gittiği şehirden tek bir mektupla veda etmiş. ‘Güvenemedim erkeklere, kardeşlerimle yeğenlerimle vakit geçirdim. Ne zaman yaşlandım işte o zaman anladım yalnızlığın ne olduğunu diyor, ve ekliyor,

‘Yalnız kalmak çok zor, dertlerinizle baş başasınız, çok kötü, çok zor.’

Üstelik mezar taşını bile hazırlamış, Tanrı’dan aklını almadan ölmeyi dileyerek o güzel notuyla birlikte,

‘Ne ana gördüm ne baba,

Ne evlat gördüm ne koca,

Yine de yaşadım doya doya.

Hoşça kal yalan dünya.’

 

Eğer sizin de yola çıkarken uğurlayanınız,

Gittiğiniz şehirde bekleyeniniz,

Bıraktığınız şehirde dönmeye sebebiniz yoksa, yalnızlık düğüm atmaya başlar tam ortadan.


Bir o kadar da, alışılması gereken en güzel şeydir aslında. Kırılmazsınız, parçalanmazsınız, kimsenin üzmesine izin vermezsiniz.

Bazen adam olmayanların vereceği saygıdan sevgidense, yalnızlığı yeğlersiniz.

Yalnızlık, bir başkasından armağandır bazen. Emanettir, sarıp sarmaladığın.

İki göz ‘bir’ görmektir.

Öğrenilmiştir, psikolojik terimlerin dahi üzerini çizmiştir.

Bazen çocuktur. Yaraların geçmeden, annenin öpmesine fırsat vermeden defalarca diz çöktürmüştür önünde.

Hayırlısını dilemeyi öğreten, anneanne nasihatidir.

Bazen korkudur, neyi eksik yaptığını sorgulatır. Muhtaç bırakır.

Paylaşılamayandır. Başkalarından uzak yaşamak değil, duygularının başkalarına uzak ve anlaşılamaz gelmesidir.

Vefalıdır. Herkes gitse, o kalır, siz isteseniz de o artık bırakmaz sizi.

Bir başkasının yaşam tarzıyken, sizin hayallerinizin son bulduğu noktadır.

İmtihandır. Başkalarını mutlu etmeye çalışırken öylece kalmışlığınız, yarım bırakılmışlığınızdır.

Eski sevgilidir, tesellisi asla başka insanlar değildir.

Öpünce geçmeyendir.

Kimi seversen sev, ne yaparsan yap kaçamadığındır.

Çok şey anlatmak isteyip, sustuklarını tek duyandır.

Herkese uğrayandır. En az aşk kadar içine sığmayandır.

İçinizdeki insan güzel kalsın, kirlenmesin diye kaçtığınızdır.

Büyük eserlerin gerçek duyguların sığdırılmaya çalışıldığı kağıtlardır.

Ne yüzyıllar anlatabilir, ne aşıklar.

Yalnızlıktan değil ‘O’nsuzluktan korksanız bile,

Yalnızlıktır hep sonu,

bilmektir.

Mukime Teyze’nin yalan dünyaya son vedasındadır,

ömür boyu yalnızlık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder