10 Ağustos 2016 Çarşamba

İçimde Yabancı Bir Madde Var! / Evren Hoşrik


Neden Yemek Seçeriz?

 
Psikolojide “itici uyarıcılarla koşullama” adlı yöntem vardır ve bu yöntemden, örneğin alkol bağımlılığının tedavisinde yararlanılır. 

 
Alkol almadan önce kişiye özel bir ilaç verilir; alkolle etkileşime giren bu ilaç, içkiden bir yudum alır almaz  kişinin kusmasına neden olur. Dolayısıyla bu koşullama yöntemiyle, uzun vadede, kişinin alkolü azaltması ya da bırakması sağlanabilir. Sigarayı bıraktırmak için de benzer bir uygulama yapılmaktadır. 

 

Aslında bu yöntemin işleme mekanizması neden yemek seçtiğimizi anlamamıza da yardım eder. 

 

Bugün hoşlanmadığınız bir yemeği geçmişte, muhtemelen çocukluk yıllarında ilk kez tattığınız sırada itici bir uyarıcıyla da karşılaştıysanız, o yemekten bir ömür hoşlanmama olasılığınız yüksektir. Şöyle ki, bugün hoşlanmadığınız o yiyeceği çocukluğunuzda ilk kez tattığınızda –yemeğin tadı ya da kokusuyla ilgili olmaksızın– mideniz bulanmıştı. Belki o gün mideniz hassastı, üşütmüştünüz ya da  yemeğin içinde yabancı, minik bir ziyaretçi vardı. Eğer bunlardan biri olduysa, ki büyük ihtimalle hatırlamayacaksınızdır; o yemeğin tadının nahoş olduğuna koşullanmışsınız demektir. Bu durumda, uzun yıllar boyunca o yemekten bir lokma bile almaya tahammül edemeyebilirsiniz. Koşullanmaya karşı duyarsızlaştırılmadığınız sürece.

 

Çocukluğumun ilk yıllarında tavuk yediğimi hatırlıyorum. Ama her ne olduysa , ki anımsamıyorum, daha sonra asla tavuk ya da hindi yiyemedim. En azından bilinçli bir şekilde yemedim. Daha pişerken bile mutfaktan kaçar oldum. Tavuk ya da hindi eti yeme ihtiyacı duymadığım için bunun üstesinden gelmeye de çabalamadım. 

 

Bir keresinde, şakacı (!) bir dostum hindi köftesini, bildiğim sıradan köfte diye bayıla bayıla yedirmişti bana. Evet tadı gerçekten güzeldi; belli ki benim koşullanmamın hindinin lezzetiyle bir alakası yoktu. Zaten çocukluğumdan beri de yememiştim ki tadını hatırlayayım. Arkadaşım bana yediğimin hindi olduğunu söyleyince bir süre şöyle hissettiğimi hatırlıyorum: “İçimde yabancı bir madde var, tuhaf ve rahatsız.” Hindi köftesi o akşam lezzetli gelse de, o günden sonra  yine de ağzıma hiç sürmedim…  

 

Kavram olarak, Pavlov'un köpeğinden rahatlıkla anımsayacağınız klasik koşullanma mekanizması çok güçlü çalışır. Bir kez koşullanma yaşadıktan sonra kısa sürede, göz kapaklarının otomatik tepki vermesi misali reflekse dönüşür. Bir cismin ani hareketine karşı  göz kapaklarınızı açık tutmanız ne kadar zorsa, bir koşullanma karşısında, aksi yönde davranmanız da o kadar zordur. Beynimiz, bizim bilinçli ve seçme özgürlüğü olan tarafımız yerine karar verir ve ona göre hareket eder. Öyle ki, farkında olarak ve sistemli bir şekilde müdahale edilmediği sürece klasik koşullanmaya karşı Pavlov'un köpeğinden hemen hemen bir farkımız yoktur!

 

Evet, yemek seçmenin en önemli nedenlerinden birisidir klasik koşullanma. Fobiler de çoğunlukla benzeri koşullanmalar sonucu edindiğimiz kaygı sorunlarıdır. Daha da ilginci, az bilinse de fetişizmin de klasik koşullanma sonucu oluştuğunu destekleyen bilimsel kanıtlar vardır. 

 

O konu, belki bir sonraki yazıda...

 

Uzm. Psikolog Evren HOŞRİK

 

2 yorum:

  1. Yetişkinlikte bu konuya hakim olduğumuzu sanırdım. Bu açıdan bakmamıştım. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  2. Ben teşekkür ederim, Sema Hanım.

    YanıtlaSil