“Bu kadar zor
mu anlamak?” dedi;
“Kalbim avuçlarının içinde ve sen sıktıkça ben ölüyorum!”
Kıskanmak,
hep sevmeye eş değer görülür. “Seven kıskanır” avuntusu biraz olsun tahammülü
mümkün kılar. Sahip olmak, kendine ait hissetmek ve başkaları ile paylaşmak
istememek doğurur bu duyguyu ve kaybetme korkusu tuz biber eker.
İnsanlık tarihi
kadar eski midir bilinmez; ancak Othello’nun ellerini, sevdiği kadının boynuna dolayandır
o. Çünkü kaybedeceğine inananlar, sevildiğine güvenemeyenler iyice kuşatır
etrafını sevdiğinin ya da sevdiğini sandığının... Sahip olmak ile sevmek
karışır birbirine. Sahiplik galip gelir. İşte o zaman başlar itiş kakış...
Yapmadığın şeyden, söylemediğin sözden şüphe eder olursun. Neredeydin,
kiminleydin, neden güldün, neden gülmedin, neden baktın, neden çalıştın, neden
annenle konuştun, neden onu giydin, neden bana hayır dedin? Uzar gider bu
liste, ta ki seni soluksuz bırakıncaya kadar. Nefes almak zorlaştıkça itiraz
etmeye, daha çok hayır demeye başlarsın. Bu kez de sevginle utandırır seni,
“yoksa sen onu sevmiyor musun?” diye. İşte bu anda başlar kıskançlık sarmalı,
sevildiğine inandığın ilişki seni boğazından sarar. Bazen gerçek bir el dolanır
boynuna! Ya da sıkıştığını hissedersin aşkla atan kalbinin bu kez korkudan… Ne
yapsan suçluluk duygusu, her çığlık isteğinde kendi elindir artık dolanan.
Boynundaki bir ilmiktir artık sevilmek. Çekiştirmezsen acıtmaz, ancak sessizce
daralır yine de… Sen ilmiği çözmezsen!
Dilerim ki hayatınızdaki kıskançlıklar tatlının içindeki bir çimdik tuz kadar olsun :)
Klnk Psikolog
Handan Ergün Hoşrik
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder