16 Haziran 2016 Perşembe

Yaşamın Kıyısı / Esin Aykan


Sevil 16 yaşında bir lise öğrencisiydi, tek amacı okuyup mesleğini idare ettirebileceği bir yaşam tarzı oluşturmaktı. Gayet başarılı, eğitimci dilinde “umut vaat eden” bir kişilikti. Okul koşturmacası içerisinde aniden rahatsızlandı ve doktorlar psikolojik olarak etiketlendiğini söyleyip  hayatına kaldığı yerden devam etmesini istediler. Ta ki bacaklarda uyuşmalar, şiddetli baş ağrıları kendini gösterene kadar, yapılan tedavi sonucunda “MS” tanısı konulan Sevil daha çok yıpranacağını bildiği bir yola girdi. Geçirdiği ataklar, hastanede yattığı dönemler içine kapanık olan ruh halini daha da perçinlemişti. Kasılmaları da eklenince  umuda dair penceresini tam olarak kapatmasa da yarılamıştı. Öyle yaşıtları gibi ele avuca sığmaz bir yapıya sahip değildi. Ne “Anne akşam arkadaşlarıma çıkıyorum. “ cümleleri oldu ne de “Hayır” cevabı aldı. Kendisine göre yaşını yaşayamıyordu ki.

Sevindirici haberler de almıştı. Üniversite sınavında istediği bölümü kazanmış, yüzü gülmeye başlamıştı. Yarı senede tekrar rahatsızlanıp okula ara vermek durumunda kaldı, ilaç tedavileri  yapılan diğer tetikler uzun sürünce gücü de tükendi ve okulu dondurdu. Yorgun düşmüştü bedeni o arada hem biraz kafasını dinlemek, hem de gücünü toplamaya ihtiyacını vardı.Ders çalışıp tekrar sınava hazırlandı ve açık öğretim bölümünü kazanıp derece aldıktan sonra devam kararı aldı. Sosyoloji bölümüyle devam eden eğitim yolunun da  devamında başarı elde edecekti.

Kamu kurumuna memur olarak atandı. Hayatında saklı kalmış isteklerini öteleyerek kendi çevresinde sakinliğiyle göz doldurur oldu ama hiçbir şey içindeki boşluğu doldurmadı. 7 yıldır mücadele ettiği “ms” hastalığında yılgınlıkları, yorgunluklarını da alarak  bir bavula doldurup uzaklara gitmek istiyordu. Psikolojik olarak da çökmüş, doktorlardan hastane koridorlarındaki her biri farklı olan hikâyeleri tanımasa bile o ağır havayı solumaktan çok sıkılmıştı. Güneşli sahiller, deniz aşırı  bir ev yani denize kıyısı olan hayallerini gerçekleşmesi için  öfkelerini, kızgınlıklarını  ufkun derinliklerine  gönderecek umuda yolculuk eden  gemiler bekliyordu. Fırtınalarda korunduğu liman çok uzakta olmayacaktı tıpkı yağmurdan sonra açan güneş gibi. Yaşamın başı nasıl engebeliyse kıyısı da o denli yaşamaya değerdir.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder