22 Ekim 2016 Cumartesi
Balık Yazı / Erhan Sertbaş
Mor Gecede Uç / Buket Konur
Gölgelerin yaylım ateşinde önce şairler vurulur sevgilim.
Sadece Aşçılar ve Aşıklar Okusun / Firkan Gülaydın

Bir insanın dışında tutkuyla bağlandığın, ruhuna kadar nakışladığın bir şey varsa; o kesinlikle mutfaktır.
Bazen öyle özlersin ki onu, tüm zor yönlerini bile görmezden gelecek kadar hemde.
Sevgilini kusursuz biriymiş gibi kabul etmen misali.
Bir sevgiliye dokunurcasına istekli. Bazen onunda ötesinde.
Gece boyu mesajlaştığın sevgilin ile buluşuncaya dek sabırsızlanman gibi, içinin heyecanla dolup taşması gibidir,
İş çıkışı kendini bir kitapçıda yemek kitapları ararken bulman ve okuduğun şeyleri bir an önce yapıp oluşacak mucizeye tanıdıklık etmeyi beklerken ki zamanın geçmemesi gibi yani..
Dışarıda yara aldıkça, kalbine hüzün çöktükçe daha çok hayat verir mutfak sana.
Ve bu aşkı kolay kolay kimseye anlatamazsın.
Ta ki yıllar sonra karşına çıkıp, sen doğru olanı yaptın diyecekleri ana kadar.
Hani sevgilinin kollarında huzurla – hiç bir şey düşünmeden – uyursun ya.
İşte o denli dinledirir mutfak seni. Acıları kesen bir morfin misali, dinginlik katar ruhuna.
Uzaklaşırsın – günlük stres ve telaşlardan – acılardan çoğu zaman.
Zaman geçtikçe sevgilin ile birbirini tanırsın ya hani,
İşte o zaman daha güvenli, keyifli olursun. Saçlarına daha çok dikkat edersin, aynaya bakınca kocaman aptalca bir tebebssüm takılır yüzüne...
Böyle bir şeydir, mutfağı tanıman, hissetmen. Bir şeyler öğrendikçe, tecrübe edindikçe daha güvenli yürürsün soyunma odası ile mutfak arasında ki o ‘’ hayallerine giden yolda ‘’. Beyaz ceketi giyip aynaya baktığında, gurur dolar göğsüne. Gözleri dolar senin gelişimini izleyen sevdiklerinin...
Doğru zamanda, doğru adımı atmalı elbet.
Yanlış bir insanın senin hayatından tüm umutlarını, tüm zamanını, güveni çalması gibi.
Yanlış bir işletme, yanlış kişiyi idol alma ve üzerine takınacağın en ufak bir ego bile,
Silip atabilir onca emeğini, zamanını. Başa dönersin. Bu kez daha korkak, daha çaresiz biçimde...
Ve sonra evlenirsin. Artık hayatının her anındadır eşin. Gecende, gündüzünde.
Mutfakta bir süre o denli işleyecek yaşamına, bir meslekten çok bir yaşam tarzın haline gelecek.
Onsuz bir anın olmayacak asla. Bankaya bile gittiğinde, aşçı olduğunu öğrenen herkes senden bir tarif isteyecek Şakası bir yana, artık o dünündedir, anındadır ve geleceğinde...
İşte aşkın meyvesi ‘ Çocuk ’
Çocuğun olduğunda hayat senin için yeniden başlar artık. Hayatının neşesi, telaşı, anlamı olur.
Mutfakta da bir zaman sonra çırakların olacak. Çocukların yani. Onları eğiteceksin, iyi ve düzgün bir aşçı olmalarını doğru bilgiler ile sağlayacaksın. Onların başarısı seni onurlandıracak.
Yıllar sonra ‘ sayende ustam ‘ sayende başardım diye ziyaret ettiklerinde seni. Evlatlarının ve torunlarının ziyaretleri kadar mutlu edecek seni...
İşte böyle aşıklar ve aşçılar...
İkisi bir bütündür. Aynı hissiyatı farklı şekillerde hissetmektir.
Sevgiyle, lezzetle, aşkla...
Kabus / Achilles Valentin
Tuğçe Erkoçkar Röportajı / Didem Aydın
İnstagramda fenomen olmuş bir isim, başarılı bir güzellik uzmanı ve estetisyen Tuğçe Erkoçkar ile sizler için güzel bir söyleşi yaptık...
İlk olarak şöyle başlayalım...
Kozmetik eğitimi aldınız mı?
Kozmetik eğitimi aldım.Bence yapacağımız her işin eğitimini alıp o şekilde devam etmeliyiz. Heleki bu insan sağlığı ve güzelleşmeyle ilgili bir alansa. İlk olarak Nişantaşı MC Akademi'den sağlık bakanlığı onaylı eğitim aldım. Daha sonrasında Esra Simay parmenant makeup studio'da eğitimimi tamamladım. Yurt dışı ve gerekli yurt içi güzellikle ilgili seminer ve fuarlara katılım sağladım.
Türk Kadınlarının kozmetiğe ilgisi son yıllarda mı arttı? Kozmetikten ne ölçüde doğru faydalanıyoruz? Neler yapmalıyız?
Kesinlikle arttı. Son yıllarda kadınların güzelliğe olan bakış açıları oldukca ilgili olmaya başladı. Günümüzde artık basit yöntemlerle güzelleşmek çok kolay. Kozmetik ürünleri olsun, profosyenel destek olsun oldukça yaygın. Önemli olan bundan bundan doğru bir şekilde faydalanmak. Bayanlar olarak kozmetik ürünlerini tercih ederken en çok kokusu ve renginden çok ambalajlarına tav oluyoruz. Çünkü tüketici kozmetik markası ile birlikte imaj da satın alıyor. Biz kadınlar olarak önce kendimizi iyi tanımalı, cildimizi uzman tarafından analiz sonucunda gerekli kozmetik ürünlerini kullanmalıyız. Faydalı olacağını sandığımız bir ürün tam tersi tam tersi bir etkide bulunabilir. Kozmetik ürünlerini, cilt yapımıza ve uzmanlar tarafından tavsiye sonucu temin etmeliyiz.
Bu yoğun tempoya yetişmek zor olmalı
Yoğun ve güzel diyebiliriz. İşimi severek yapmanın artısı olmalı. O yüzden oluşan yoğunluk ve zorluklar bana keyifli hala dönüşebiliyor. Gerek kadınlar ve erkekler olmak üzere güzelliğe önem veren insanlarla bir arada çalışmak hizmet vermek oldukça keyifli.
Doğal güzellik tüyolarınız var mıdır?
7'den 70'e her kadının güzellik, bakım ve makyaj gibi alışkanlıkları olmuştur. Güzellik salonları, kuaförler, cilt bakım merkezleri kadınların en çok tercih ettiği mekanlardan. Fakat kadınların evde kendilerinin uygulayacağı oldukca doğal güzellik sırları da olmalıdır. Beni takip edenler ve tanıyanlar sürekli sosyal medya adreslerimden güzellik sırlarımı paylaştığımı da bilir.
Sosyal medya ve işinizdeki başarınızın sırrının ne olduğunu düşünüyorsunuz?
İnsanlarla iyi iletişim, doğru diyalog, güvenilirlik ve sıcaklık olduğunu düşünüyorum. İyi bir izlenim vermek insanların size olan inancını sağlar. Dış görünüşe özen göstermek, insanları doğru bilgilendirmek. En önemli ise verdiğim yöntemlerin, yayınladığım ürünlerin olumlu sonuçları ve mutluluğu. Şimdiye kadar hiçbir şekilde paylaştığım bilgiler doğrultusunda olumsuz bir etki almadım. Bu da benim mutluluğum olsa gerek. İnsanlar tarafından sevilmek ve takip edilmek işimi doğru şekilde yaptığım ve gelen mesajlara elimden geldikce cevap vermeye çalışmamdır. Herkese teşekkür ederim.
Takipçilerinizle etkileşiminiz nedir ? Geri dönüşümlerde yaşadığınız güzel bir anı varsa okuyucularımızla paylaşır mısınız?
Genellikle takipçilermin yüzde doksanı kadındır. Hemcinslerim tarafından takip edilmek ve takdir edilmek oldukca gurur verici. Oldukca güzel geri dönüşler ve mesajlarım oluyor. Fakat bunların arasından beni en çok etkileyen bir anımı sizinle paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz aylarda sosyal medyamda güzellikle ilgili ve benimde evde kullandığım bazı ürünleri yayınlamıştım. Yayınlamamın ardından aynı günde önerdiğim birçok ilde bulunan kozmetik mağazasındaki müdürlerden mesaj aldım. Mesajda, bugün alışveriş yapan müşterilerimizin birçoğu Tuğçe Erkoçkar saç bakım yağımdan istiyoruz dedi sizi tanımıyorduk. Birkaç saat içinde stoklarda olan sizin ürün bitti. Sizi artık bizde takip ediyoruz dediler. Beni çok mutlu etmişti. İnsanların güvenilirliği anlatılmaz bir duyguydu.
Sizi tanıyanların en çok merak ettiği soruya gelelim. Eşiniz Zorbey ile nasıl tanıştınız? İlginç bir hikayeniz var mı?
Eşimle tanışma hikayem hem güzel hem komik bence. 23 yıl aynı mahallede mahallede oturup birbirimizi tanımamamız oldukça ilginç olsa gerek. Zorbeyin halası beni bir güzellik merkezinde görmesi sonucu aramızı yapmak istedi. İkimizde istemediğimizi söyleyip konuyu kapatmışız haberimiz olmadan. Fakat 3ay sonra tekrar aynı güzellik merkezinde halasıyla karşılaştık. Aramızda hiç bir muhabbet geçmedi. Kapıda halasını almaya gelmiş Zorbey de beni görmesiyle halasına sorması bir olmuş. Daha sonrasında güzellik merkezinden ismimi soyismimi öğrenip bana bir şekilde ulaşmanın yolunu buldu bir kahve içtik ve o gün seninle evlenicem dedi. 5 ay içinde dediği oldu ve büyük bir aşkla evlendik. Allah herkese böyle bir aşk nasip etsin
Kuşadasına yerleşmek büyük bir karar olmuş. Bu sizin için zor oldu mu?
İnsanın doğduğu büyüdüğü bir şehirden birden başka bir şehire taşınması kolay olmasa gerek. Ama aşk herşeyi yaptırıyormuş. Kısa bir süre içinde Kuşadasına alıştım. Burası bizim aşkımızın yeri olduğunu biliyorum insan sevdiği neredeyse oradaymış. Ailemiz ise bizi yalnız bırakmadı. Onlarda buraya yerleşti bunun için çok mutluyuz.
Uyum sağlayabildiniz mi? Şehirde yapmaktan hoşlandığınız şeyler neler?
En güzel yanı sabah gözlerimi açtığımda mis gibi masmavi bir deniz ve kocaman büyük gelen gemiler. Manzaranın uçsuz bucaksızlığı. Hergün sahilde minik köpeğimiz kızımız çilek ile yürüyüş yapmak. Nerede yemek yersek yiyelim deniz ayaklarımızın altında olması bence büyük bir ayrıcalık. Her yer arabayla 10dakika olması ise en büyük keyfi. Kısacası cennet..
Mutfaga ilginiz oldugunu biliyoruz. En çok begendiginiz ve yapmaktan keyif aldığınız yemekler hangileri?
Yemek yapmayı seviyorum, el lezzeti olanlardan olduğumu düşünüyorum. Sevgili annemin yemeklerini hiçbirşeye değişmem sanırım az da olsa ondan birşeyler almışım :) Pilavım çok güzeldir, pilav deyip geçmeyin pilav yapan her yemeği yapar demiş büyüklerimiz :)
Eşiniz ile birlikte hazırlamaktan keyif aldığınız bir yemek var mı?
Zorbey genellikle yemek yeme bölümünde çok daha başarılıdır. Mutfakta ben yemek yapınca masayı kendisi hazırlar çok zevklidir. En güzel masayı kurabilir diyebilirim. Kendisinin haftada bir yaptığı yemek vardır oda evde tavuk döner. Oldukca lezzetli lavas arasında acı soslarla bütünleştirip yaptığı tek yemektir.
Ege mutfağı hakkında neler düşünüyorsunuz?
Ege mutfağı oldukca zengin ve lezzetli bu bölgede yaşadığım için de çok şanslıyım. Ege mutfağı diyince akla ilk şey zeytin ve yağı. Sebze yemekleri, zeytinyağından yapılan bütün sulu yemekleri boyozu, izmir köftesi, zerde, keşkek, radika salatası, tulum peyniri, mücmeri. Bunlar sadece sevdiklerimden birkaçı.
Tercih ettiğiniz restaurantlar nereler?
Genellikle balık ve et restaurantları oluyor.
Yakında yeni projeler var mı?
Yakında çok güzel projelerim var beni takip eden takipcilerimde görecek. Hem güzellik anlamında, hem de farklı alanlarda. Ama söylemiyorum süpriz olsun.
Takipcilerinize vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Beni takip ettikleri, görmeden sevdikleri için, iyi dilekleri duaları içine koydukları için, güvendikleri yanımda oldukları için çok çok teşekkür ederim sizleri seviyorum.
Son olarak Gastroedebiyat kulübü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Son derece başarılı, keyifli bir kulüp. Her alanda başarıları olan, okumaktan keyif aldığım bir proje. Herkesin emeğine yüreğine sağlık. Bana da yer ayırdığınız için sonsuz teşekkürler en içten şekilde sorularınızı cevapladım. Teşekkür edip başarılarınızın devamını diliyorum.
Peynirin En Kısa Tarihi / Ayseli İzmen
Mesafeler / Selin Köken
Sana Sırılsıklam Aşığım / Didem Arslantürk
Belli ki çook mutlulardı.
"Seni seviyorum" dedi adam.
Gülümsedi kadın.
Ellerinin arasına aldı ellerini, devam etti konuşmaya:
"Ve hep sevmek istiyorum.."
Gözlerinin içi gülüyordu kadının.
"Ben de.............. ben de seni seviyorum ve hep de sevmek istiyorum" diye haykırdı.
Bu anı epey beklemişlerdi belli ki.
Sarıldılar sık sıkı.
Tam da o anda, girmek istedim aralarına:
"Sevmek ne demek senin için?" diye sormak için adama.
"Ya 'sevilmek'ten ne anlıyorsun sen?" diye sonra, kadına.
Birini "istemek" ne demek..?
Üstelik.... "hep"..?
Birisi bize "bizi sevdiğini" söylediğinde; "sevmek"ten ne anlıyorsak, "sevince" ne yapıyor / ne söylüyorsak, özetle "biz birisini nasıl seviyorsak" onu bekliyor oluyoruz karşımızdakinden.
Bizi "öyle" sevdiğini, seveceğini sanıyoruz.
Sonra................
...........................................................
Geçenlerde "sana sırılsıklam aşık oldum ben" dedi, değer verdiğim birisi.
Şaşırmıştım............ gülümsedim.
Eh, böylesi bi' cümleyi duymayı kim istemezdi ki?
Sonra dedim ki "Senin için 'aşık olmak' ne demek?"
Gözleriyle gökyüzünü taradı.. geçmişe gitti.. bakışlarından anladım.
"O'ndan başka bi' şey düşünememek" dedi.
Masaya dayadığım dirseklerimi bileklerime kadar geri çektim, sırtımı sandalyeye dayadım.
"Ama düşüneceksin, biliyorsun değil mi? Dışarıda ikimiz için de koccccaman bi' dünya var. Eski eşin, çocukların, işin, ayakta durma mücadelen, dostların, hobilerin, korkuların, beklentilerin............. Yani; 'benden önce'n var senin. Ve an gelecek, benden başka şeyler de düşünmek durumunda bırakacak seni 'o' hayat. İşte, asıl o zaman, aynı coşkuyla söyleyecek misin bunları? Ben 'asıl o zaman' neresinde olacağım hayatının? Beni 'dünyan' yapmak yerine, 'dünyana alacağını söyleseydin'............. Böylelikle ben de ilginle, sözlerinle, jestlerinle kendimi 'kraliçe' zannetmeseydim.. Bu illüzyona kanmaktan çekinmeseydim.. İstemeden de olsa, 'vaatlerle aldatmasaydık' birbirimizi.. Üzülmemiz bu kadar 'garanti' olmasaydı eninde sonunda.."
Kaşları çatıldı.
"Sen 'an'da değilsin şu an" dedi.
"Aksine, fazlasıyla 'an'dayım" dedim.
Tutmak istediği ellerimi, sakince, dizlerimin üstüne koydum.
"Aşk insana her şeyi yaptırır. Bana da bunları söyletiyor şu anda" dedi.
"Hayat da öyle, inan.." dedim.
"Hani 'an' dedin ya.. İşte o 'an' geldiğinde, elimi hiç düşünmeden bırakacaksın. Arka sıralara atacaksın. Adı artık 'aşk' olmayacak. 'Alışkanlık' belki.. ya da 'kesinlik'.. 'Hayatının merkezine koyduğun o kadın-ben, artık 'uydu'n olacağım yüksek ihtimal. Ve bu senin 'benimle yola çıkma sebebin' olmayacak. Hatırlayacak ve hayıflanacaksın. Gözlerime baktığında, baştaki o 'şey'i bulamayacaksın. Eksileceksin an-be-an. Belki de, ben sana 'çoğalırken', sen azalacaksın."
"Ben sana bu kadar duygusal yaklaşırken, senin bu denli teknik olman......." dedi ama devamını getiremedi.
Bi'kaç dakika öylece oturduk.
Denizin mavisi göz alıyordu.
Birazdan yağmur yağacaktı, bulutların hızla dizilişinden, rüzgârın şiddetinden, sıcağın hiddetinden hissediliyordu.
"Belki acılarımdır, attığım kimi yanlış adımlarımdır bunun sebebi" dedim.
Susuyordu.. bakıyordu.. anlamaya çalışıyordu.
"Ve inan bana, insan -neredeyse hiçbir- acıyı karşı taraftan almaz. Kendine yaşattığı, kendine lâyık gördüğü, vazgeçemediği, bırakıp gidemediği o yıllar / yollar var ya hani........... onlar işte."
"Ben seni incitmem ki.. kıyamam ki.." dedi.
Başımı öne eğdim.
Ellerimi sıkıca birbirine kenetleyip, dizlerimin arasına gizledim.
"Dedin ya 'aşk, ondan başkasını düşünememek' diye.. Keşke, benden başka şeyleri de düşünebilseydin. Keşke beni onlarla birlikte düşleyebilseydin. Keşke bana dünyanı anlatıp, beni onların arasına davet edebilseydin. O zaman bana, sabah da-akşam da-aç da-tok da- aşık kalabilirdin.. Kim bilir, belki yıllarca........."
"Yani?" dedi sıkıntılı ve sabırsız bi' ses tonuyla.
"Yani.." dedim, "Hayat sana benden başka şeyler düşündürdüğünde de aklındaysam, beni o zaman da hâlâ 'sağında' istiyorsan, benden güç alıyorsan-bana güç veriyorsan, gözlerinin içini güldürebiliyorsam, mesajlarla değil sesimle-kucaklayışımla-varlığımla giderebiliyorsan ancak özlemini, sabah uyandığımızdaki o ilk halimle de beni sarıp sarmalamayı istiyorsa kolların, güveniyorsan bana ve sırtını dayayabiliyorsan, kalbin kadar aklın da onaylıyorsa beni, ellerimi sıkı sıkı tutuyorsan, onca kalabalığın içinde -sadece- beni görünce ancak yumuşuyorsa yüz hatların, sadece benim tenim dindiriyorsa arzularını, huzurluysan, benden eminsen ama bu 'emin olmak' seni başka yola saptırmıyorsa, beni 'hayat gardrobunun' bambaşka bir gözüne koyuyorsan ama 'gardrobunun bütününde' de yerim varsa, sesini duymadan yapamıyorsan ama sesini duyduktan sonra hayatındaki zorluklar artık eskisi kadar korkutucu-yorucu gelmiyorsa, kendini yalnız hissetmiyorsan artık, 'orada seni seven-senin için var olan' biri varsa, kokusunu kilometrelerle öteden alabiliyorsan ve hatta hiç beklenmedik bi' anda onu karşında görüyorsan, deriiiin nefes almak gibiyse onunla olmak, enerjisiyle seni 'gitmek istediğin yere' taşıyan, 'hem benzinin-hem araban-hem yol arkadaşın hem müziğin olan erkekse yanındaki, 'kalbinle / aklınla yapabileceklerine seni kayıtsız şartsız inandıran'sa, bi' an önce sarılıp uyumak için dakikaları sayıyorsan, hattâ olduğun yere falan bile bakmadan her fırsatta dokunuyorsan bi' şekilde bi yerine................. İşte O'dur aranan........ ve işte benim için O 'aşk'tır."
"Bu da senin 'aşk' tanımın işte" dedi.
"Evet" dedim.
"Bence bana karşı bunları hissetmiyorsun sen" dedi.
Sustum.
"Hattâ, sanırım ben de 'senin tanımına göre' sana aşık değilim sanırım galiba. Çünkü hayatımın içine seni yerleştirirken kaza yapabilirim, belki seni bu anlamda incitebilirim bile.." dedi.
Sustum.
"İyi de, bu neyi değiştirir ki? İki insan 'aynı his ve beklentilerle' aşık olamayabilir birbirine.." dedi.
Sustum.
Bıkkınlıkla, kendi yanıtını kendisi verdi sonra:
Sustum.
"Aşk bu kadar teknik değil yine de bence.. Senin bahsettiğin 'sevgi' olmalı" dedi.
Anlattıklarım, O'nun "sevgi" tanımına daha çok uyuyordu.
Ve ilginçtir; O'na göre sevgi, aşk ile "birlikte" yürümezdi.
Al işte........ "bi' çakışma daha"ydı......
Gözlerinin içine baktım şefkatle.......... sustum.
"Bir gün birisine ellerimi uzattığımda, her gün aşkla bakacağım gözlerine. Anlattıklarının aksine, ben 'severek, aşkla' yürüyeceğim onunla. Kaç gün/ay/yıl süreceği umrumda değil. Saniye düşünmeden, yepyeni bi' hayat kuracağım onunla. Söz vermeden.. söz istemeden.." dedim.
Kahvelerimizi bitirip vedalaştık.
................................
Arabama bindiğimi hatırlıyorum.
Ve bi' süre motoru çalıştırmadığımı.
Birinin kalbime dokunmasını ne kadar da özlediğimi..
"Yarım"lığımı..
Penceremi açıp, yağmurun ilk damlalarına temas etme çabamı.
Göz pınarmarımda biriken damlalar, havadan düşenlere oranla sanki daha hızlı, daha acımasızdı.
.................................
Halbuki insan ne çok istiyor aldanmayı..
Ne çok arzuluyor, birisi tarafından "istenilmeyi"..
Bu sözcükleri duymak için gün sayıyor.. hayal kuruyor.
Hepsi; bir an için dahi olsa "uçmak" için........ değil mi?
Bilmiyor işte........... bilmiyor.
Zira beni, zemine çakılmak daha çok düşündürüyor.
"Güvenmek, güvenli alanda olmak" gibi değerleri olan birisine "aşık olduğunu" söylemek için nasıl da hatalı cümleler bunlar...........
Aslında hata değil onunki......... hayır......... aksine, 'kendi yol' bu.. hem, beni de tanımıyor.
İstemeden de olsa, kaybettik -belki de gerçek olabilecek- bi' ilişki ihtimalini gibi görünüyor.
(Teselli: Başından olması daha iyi.)
'Söyledikleri' ile 'kastettikleri' arasındaki bağı, 'anlatmak istediği' ile 'anlaşıldığını düşündüğü' kısmı, 'değerleri' ile 'algıları' arasındaki râbıtayı düşünmeden yaşayamıyorum.
Allah'ım.. bi' de benimkiler var tabii..
Düşünmek bile istemiyorum!
Bu kadar zor mu gerçekten?
Bu kadar uzun mu yol?
Ya da....... artık daha çabuk mu yoruluyorum?
Kim bilir.... alacak derslerim bitmemiş de olabilir daha........... bilemiyorum.