23 Nisan 2017 Pazar

DEAD POETS SOCIETY / (Sinema) Zeynep Arslan




Sabah kalk ,yüzünü yıka ,trafikte bekle ,işe git, çalış, eve dön; ailenin beklentilerini yerine getir,patronuna asla hayır deme,topluma uy.Bunlar her gün yerine getirmekle yükümlü olduğumu günlük görevlerimiz haline geldi zamanla.Farklılıklar köreltildi,sıradanlık yüceltildi. Fikirler unutturuldu, kurallar ezberletildi.Mutluluk ve anı yaşamaya ‘asilik’; düzenli acıya ise ‘uyum ‘denildi.Denildi de denildi yapıldı da yapıldı kısaca beynimiz  ve ruhumuz evcilleştirilerek içindeki vahşilik ve özgürlüğe dair ne varsa her şey belirli bir sistem tarafından bizden alındı. Karşılığında iş,ev,para,okul,kariyer sunuldu ancak alınan yalnızca boşa gitmiş bir hediye olan hayat oldu. Ölü Ozanlar Derneği sistemin bize dayattığı her şeyi elinin tersiyle itip izleyicilere özgürlüğü, farklılığı ve anı yaşamanın ne demek olduğunu anlatan bir film olarak karşımıza çıkıyor. Yönetmenliğini Truman Show’un usta yönetmeni olan Peter Weir’in üstlendiği film 1989 yılında çekilmiş ve senarist Tom Schulman’in kalemiyle En İyi Özgün Senaryo Akademi Ödülü’nü alarak başarısını taçlandırmıştır.Welton Lisesinde geçen filmimizde öğrenciler daima lisenin katı disiplini ve üstün başarılı olma hırsı ile baskı altında tutulup belirli kalıplara oturtulmaya çalışılmıştır.Başarılı oyuncu Robin Williams’ın canlandırdığı John Keating adlı yeni bir edebiyat öğretmenin okula başlamasıyla öğrenciler Keatingin rehberliğinde hayata karşı daha yeni ve daha özgür bir perspektif kazanıyor,edebiyatı yalnızca öğrenmiyor hissetmeye ve yaşamaya başlıyorlar.Welton lisesindeki diğer öğretmenlerden farklı bir vizyonu olan Keating diğer öğretmenlerin aksine öğrencileri kendi olmaya,yeni şeyler peşinde koşmaya ve yeteneklerini keşfetmeye çağırır tüm bunları yaparken öğrencilerini ‘Carpe Diem’ felsefesiyle tanıştırır ve filmimiz bu düşünce yönünde ilerler.

Öğrenci-(şiir okur):Vakit varken tomurcukları topla

Zaman hala uçup gidiyor

Bugün gülümseyen bu çiçek,yarın ölüyor olabilir

Keating: Vakit varken tomurcukları topla. Bu duygunun Latince ifadesi ‘carpe diem’ ne demek olduğunu bilen var mı? Yazar bunu neden yazmış?

Öğrenci: Acelesi olduğu için!

Keating: Bilemediniz dongg! Önemli olan yarışmaktı…Çünkü hepimiz solucan yemi olacağız. İster inanın ister inanmayın her birimiz bir gün nefes almayı kesecek. Kasılacak ve öleceğiz.


Bu yolda kendilerini yeniden keşfeden ve bir çiçek gibi yeniden açan sınıf,öğrencilerden birinin Keating’in eski yıllığını bulmasından esinlenip Ölü Ozanlar Derneğini yeniden dirilterek geceleri bir mağarada toplanıp şiirler okuyup,özgür düşünce ortamı bulurlar en önemliside bunları yaparken iliklerine kadar genç ve mutlu olduklarını hissederler.Carpe diem felsefesinin verdiği bu yeni vizyonla öğrencilerden birisi sevdiği kızın peşinden koşacak cesareti yakalar,diğeri şiir yazmaya başlar,başka birisi ise oyuncu olma hayalinin peşinden koşacak cesareti bulur.Kısaca sınıftaki öğrenciler içlerindeki genci yeniden çıkartarak iplerini kopartıp özgür kalırlar.Filmin önemli sahnelerinden biri de Keating’in derste masaya çıktığı sahnedir ’Çıktım,çünkü sizleri farklı şekillerde görüyorum’diyen Keating tüm sınıfı sıraların üstüne çıkmaya davet eder çünkü öğrencilere farklı bakmayı teoride değil kanlı ve canlı olarak göstermek ister tepeden sınıfa ve eğitim sistemine daha önceden hiç deneyimlemedikleri bir açıdan bakan öğrenciler bakmak ve görmek arasındaki farkı bu ince çizgide kavrar ve değişimle tanışır.Zekice kurgulanmış ve zihin açan metaforik göndermelerle dolu olan zengin senaryoyu akıllara  kazıyan bir diğer sahne ise kitap yırtma sahnesidir,gerçekçi bir şiirin yer aldığı sayfayı öğrencilerin yırtmasını ister Keating,öğretmeninin bu olağandışı isteği karşısında kafaları karışan öğrenciler sayfayı yırtarlar,sonra başka sayfaları yırtmaya başlarlar,buradaki yırtma eylemi birçok izleyici tarafından asilik veya anarşiklik gibi algılansa da aslında altında başka bir sebep yatmaktadır ;Keating için şiir gerçeklikten ibaret değildir onun için şiir coşkudur,histir,duygulardır bundan dolayı gerçeklere dayandırılması doğru değildir filmin daha sonraki sahnelerinde Keating yerine derse giren bir öğretmen öğrencilerden daha önce yırtılmış olan sayfadaki şiiri açmalarını ister,öğrenciler ise o sayfanın yırtıldığını söylerler bu durumda  öğretmenleri ironik bir şekilde ‘demek gerçekçi şairleri hiç işlemediniz’ der.Bu sahnede eğitim sisteminindeki iki zıt kutup senaryoya başarılıca yedirilmiştir bir tarafta lirizmden,coşkudan ve hayattan zevk alan bir eğitimci,diğer tarafta ise realist katı ve kuralcı sıradan bir otorite gözler önüne serilmiştir.Filmin sonunda intihar eden bir öğrenci yüzünden sorumlu tutulan Keating okuldan atılır,oysa ki o öğrencilere farklı seçeneklerin de olduğunu göstermekten başka bir şey yapmamıştır,o yalnızca tek yönü olduğunu sanan insanlara haritalar vermiş başka yollarında olduğunu, hedeflerine ulaşan yolda hangisini kullanmak isterlerse özgür olduklarını göstermek istemiştir.Buradan da anlıyoruz ki sistemin katı ve değişmez olduğu durumlarda açık fikirli insanlar ve öğrenciler ne kadar doğru yolda olursa olsunlar sistem buna izin vermiyor,ve zarar gören yine bu genç ve çağdaş zihinler oluyor.Filmin sonu bu bakımdan çok ucu açık kalmış diyebiliriz.Carpe Diem felsefesiyle yaşananlar sonunda kendimizi bulup hayattan keyif alabiliriz diyor sonu ama aynı zamanda da sonuçlarının iyi olacagının garantisini bize vermiyor,aksine bunun sorumluluğunu taşıyabilecek durumda olmamız gerektiğini işaret ediyor.Bir işten atılma ve ölümle sonlanan film,sonu ne olursa olsun kısa bir zaman diliminde bile olsa yaşamanın ve hayatta olmanın keyfini gözler önüne seren zamansız bir yapıt olarak karşımıza çıkıyor. Ethan Hawke’nin gençliğine şahit olduğumuz film bize zamanda kısa ve keyifli bir yolculuk yaptırarak iç çektiriyor.Filmin sonunda‘O Captain my captain’ diye seslenerek sıraya çıkıyor Todd Anderson öğretmenini son kez selamlamak için daha sonra ölü ozanlar derneğinin diğer genç üyeleri de ona katılıyor ve hepsi Keating’i aynı onun öğrettiği gibi farklı bir açıdan uğurluyor,’teşekkürler çocuklar’ diyor Keating  ve filmimiz burada bitiyor. Aynı zamanda kitabı da bulunan filmle kitap arasında yok denecek kadar az bir fark var,annemin tavsiyesiyle elime aldığım kitap filmdeki öğretileri pekiştirmem açısından yardımcı oldu diyebilirim ama filmle neredeyse aynı olduğu için kitabı okurken aklımda hep film sahneleri canlandı ve bu durum hayal gücümün gölgelenmesine sebep oldu ,eğer filmi izleyip kitabı da okumadıysanız önce kitaptan başlamanızı tavsiye ederim bu yüzden.Ölü Ozanlar Derneği neredeyse herkesin aşina olduğu unutulmaz bir yapıt olarak film arşivlerimizde yerini aldı,ancak bence bu kadar başarılı ve sağlam bir yapıt olmasının asıl sebebi günümüz filmlerinin aksine sadece zamanının değil tüm zamanların konusu olan eğitimi konu alması ve bunu edebiyat ve başarılı oyunculuklarla taçlandırmasıdır.Robin Williams’ın sade ama iddialı oyunculuğu bu filmde bir kez daha akıllarımıza kazınıyor.’Kim ne derse desin,söcükler ve düşünceler dünyayı değiştirebilir’sözlerine yer veren film içerdiği derin felsefeyle umarım bir gün eğitimcilerin ve otoritelerinde dünyasını değiştirip gençlere ve geleceğe daha özgür bir yaşam şansı verir.

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder