Mario Puzo’nun on milyondan fazla baskısı olan kitabından
yola çıkılarak çekilen yönetmenliğini
Francis Ford’un üstlendiği zamansız bir üçleme olan ‘The Godfather’a
derinlemesine bir inceleme gerçekleştireceğim bu ay. Godfather üçlemesi İtalyan
göçmeni olan bir ailenin Amerika’daki mafya hayatını konu alan, gerçekçi aynı
zamanda abartısız ve yerinde bir yapıt. Öncelikle filmimizin çekim sürecine
değinmek istiyorum. Mario Puzo’nun romanını senaryolaştıran yönetmenimiz Francis
Ford sahne arkası röportajlarında aslında senaryoya çok ihtiyaç duymadığını
söylemiştir, onun yerine Francis kitabın sayfalarından bir dosya hazırlamış ve
altını çizip, notlar almıştır. Francis’in notlarında usta yönetmen Alfred
Hitchcock’un da yöntemlerinden yararlandığı açıkça gözlemlenmektir, yeniliğe ve
geçmiş ustaların tecrübelerine güvenen yönetmenimiz sadece kendi bildiği
uygulamaktansa ailesinden ve alanında uzman insanlardan yardım alarak uzun
süreli bir çalışma sonucu bu üçlüyü bize kazandırmıştır.Film çekimleri
sırasında filmde yeteri kadar şiddet sahnesinin olmadığına dair eleştiriler
gelince Francis bir şiddet uzmanı tutarak sinema tarihinin meşhur kemerle
dövülme sahnesini filme eklemiştir.Çekim sürecinde Paramount Francis’in oyuncu
seçimini beğenmemiştir ve o zamanlar şimdiki kadar ünlü ve tecrübeli olmayan
yönetmen için zor bir dönem olmuştur.İronik ki Al Pacino,Marlon Brando ve
Robert De Niro gibi modern zamanın en büyük oyuncaları başlarda beğenilmeyen o
kadrodan çıkmıştır.Al Pacino ilk filmde zamanın starlarına benzemediği için o
role uygun görülmemiştir,ancak çalışma azmi ve yönetmen Francis’in ısrarıyla uygun
görülen kadroda günümüzün en büyük aktörleri arasında yerini almıştır.Çekimler
sırasında fazla masraf çıkartmamak için Paramount filmi modern zamana uyarlamak
istemiş ancak Francis bu konuda da inadını sürdürmüştür,ona göre filmin rengi
nostaljisinden gelmektedir ve eğer modern zamana uygulanırsa bu etki
değişecektir,Francis bu kararlılık ve özverisiyle yapımcıları filmi kitaptaki
gerçek zamana göre çekmeye ikna etmiştir.Ayrıca zamanı gerçekçi verebilmek için setlerden çok
Newyork’taki caddeleri çekim için kullanmışlardır,caddeleri aylarca dekore
etmişler ve 1920lerdeki görünümü vermişlerdir,tabii ki de bu zorlu bir süreçtir
çünkü caddede yaşayan insanlardan izin almak ve dükkanları kapatmak kolay olmamıştır.
Filmimizin
konusunda ailenin önemi sürekli senaryoya
yedirilerek verilmiştir.’Ailesiyle vakit geçirmeyen adam gerçek bir ‘adam’
değildir diyen Don Vito bilinen adıyla ‘Baba’ filmde ailenin direğidir, ünlü
bir mafya babasıdır,o hastaneye
kaldırıldığında Al Pacino’nun canlandırdığı Michael babasını hastanede
düşmanlarından korumak için beklerken nasıl olduğunu anlamadan kendini mafya
dünyasının içinde bulur babası ölünce yeni Don olan Michael ilk filmdeki acemiliğini
çekingenliğini unutarak ikinci filmde Amerika’nın en büyük mafya babalarından
birisi olarak karşımıza çıkar 2.filmde eski Michael’dan eser kalmadığını
gözlemleyebiliriz, bu filmde çocuk sahibi olmuş bir baba, ve tehlike için
öldüren, ihaneti affetmeyen bir kardeş, bir eş ve Don görmekteyiz filmin sonunda
kendi öz kardeşini vurup eşini çocuklarından ayıran Micheal ekranlara yeniden
20 yıl sonra 3. filmle döner.3.filmde tüm kadro zamanın verdiği doğallıkta
kendiliğinden yaşlanmıştır,19 yıl önce vaftiz edilen bebek bir genç kız
olmuştur, Al Pacino kırışmıştır, ve Kay rolünde tanıdığımız Diane Keaton’ın saçlarına beyazlar
düşmüştür. Üçüncü filmde olaydan çok Micheal’ın iç dünyası ele
alınmıştır. Yıllardır işlediği cinayetlerden,aldattığı insanlardan pişmanlık
duymaya başlamış bir günahkarın yalnızlığı ve affedilme isteği filmin asıl
konusu olmuştur.Ancak Micheal için artık çok geçtir hayatındaki üç kadını da
kaybetmiştir,kızı,gözbebeği ,gözlerinin önünde öldürülmüştür,eski eşi haince
bir saldırıya kurban gitmiştir ve son eşi onu terk etmiştir .3.filmin sonunda
sandalyesinde otururken dans ettiği kadınları,kızını,eşini,eski eşini düşünen
Micheal en sonunda sandalyeden devrilir,ve tıpkı babası gibi hayata gözünü
yumar.Herkesi içine çeken ve ‘aile’den hissettiren bu eşsiz yapıtın bu kadar
sıcak hissettirmesinin sebebi filmin
gerçekten bir aile yapımı olmasındandır,yönetmen Francis filmde Micheal’in kızı
olarak kendi kızını oynatmıştır,müziklerin bir kısmını babası olan Carmine
Coppola bestelemiştir ve kız kardeşi Talia Shire filmde Micheal’ın kız kardeşi
rolünü üstlenmiştir.Ünlü besteci Nino
Rota’nın ‘Speak Softy Love’ şarkısı da
yine Godfather filmini en etkili kılan yapıtaşlarından birisi olarak karşımıza
çıkar.Godfather bilinenin ötesinde sadece mafya hayatını anlatan bir film
değildir,Godfather aynı zamanda aile ve sadakat üzerine kurulu muhteşem bir filmdir.
Bana
göre filmi bu kadar muhteşem ve eşsiz yapan şey başarılı kurgu,oyuncular
ve yönetmenden öte sabırla ve sevgiyle
zamanla yoğurularak yapılmasıdır.Francis filmin çekimlerinde oyunculara
karakterlerin kafasından geçen şeyleri fısıldamıştır,bundandır ki her karakter
canlı ve gerçektir,yapmacık değildir.Akademi ödülleri de dahil olmak üzere
birçok alanda ödüllü olan bu filmin 4.sü gelir mi kesin bir bilgim yok ancak
gelmese bile bu üçlünün uzun yıllar boyunca kalbimizde taht kuracağına eminim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder