Aslında bir anda
tıkanıp artık yazamadığımı fark ettiğim nadir
anlardan biridir bu.
Hayaletlere inanmam,
mucizelere de inanmam, hatta bazen
Tanrı’ya bile
inanmam.
-özel isim olarak
yazmam bile çelişkidir.-
İnandığım tek şey
bazen hiçbir şeye inanmadığımdır.
-bu da alıntı bir söz
gibi ama gerçekten öyle.-
Geldim, gördüm,
gidiyorum...
Hayat enteresan
renkli köşelerle dolu, bazı köşelerde gökkuşakları
beklerken bazı
köşelerde toz bulutunda boğulmak mümkün, köşelere
takılıp birbiriyle
yarışan
insanoğlu aslında
dünyanın köşesiz olduğunu unutup dalmıştır bir
karmaşaya.
Dünya küredir,
köşesizdir, keskin ve karakterli değildir.
Bir köşeden
çıkagelecek bir gölgeyi beklerken akıp giden hayat
aynaya bakmamızla
gerçekliğini vurur. Bir tokadın morluğunda
bütün gölgeler
dağılır...
İnanmışızdır dünyanın
dönüşüyle birlikte bize taşıdıklarına; önünde
sonunda beklenen
olacaktır yanı başımızda.
Sevgilim...
Sen bu çelişkili
laflarıma aldırma
hem inandığım tek şey
hiçbir şeye inanmadığımdır ya; gecemizi
ağlatan karamsar
sözlerimi de takma.
Ben şimdi dağılmaya
gidiyorum, yeniden birikmeye, yine zihnimin
en güzel yerini sana
ayırdım deri koltuklar üzerinde şömine sıcaklığında
bana eşlik
edeceksin...
Hem işte, bak gölge
etmiş takvimine,
bu gece en uzun gece...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder