18 Mayıs 2016 Çarşamba

Şarabın en kısa tarihi / Ayseli İzmen


 

Şarabın hiç nereden geldiğini merak ettiniz mi? Onu kim, nerede ve ne zaman bulmuş biliyor muydunuz? İki ay önceye kadar bu sorulara bende cevap veremiyordum. Bir gün bir arkadaşım ilk şarabın ne zaman bulunduğunu sorduğunda tam olarak cevap veremediğimi fark ettim. Bu işe bu kadar gönül vermiş biri olarak şarabın ilk kim tarafından bulunmuş olduğunu bilememek beni üzdü. Bu yüzden çeşitli kaynaklardan bilgileri toparladım ve en yalın şekilde bir araya getirmeye çalıştım. Şarabın tarihini bilmek onu içmek kadar önemli. Bu yüzden bu yazıyı okuduktan sonra, şaraba çok daha farklı bir şekilde bakacağınıza eminim :) 

 



Şarap yaklaşık olarak yetmiş yüz yıldır hayatımızda. Her ne kadar ilk şarabın tam olarak ne zaman ve nerede ortaya çıktığı belirsiz olsada, medeniyete geçişle beraber şarabın yaygınlaştığı bilinen bir gerçek. 

 

Kayıtlı tarihe göre ilk şarap M.Ö 5000-6000 yıl arasında Kafkasya ve Mezopotamya’da doğdu. Bu dönemde üretilen şarap günümüzde ki şaraptan tat olarak daha farklıydı. Hurma, üzüm,çeşitli yerel meyveler ve baharat konularak hazırlanan bu karışım su ile karıştırılarak içilirdi. 

 

Bazı tarihçilere göre ise şarabın ana vatanı Gürcistan’dı. Bunun nedeni Dünya’da  bulunan yerel asmaların (vitis vinifera) yaklaşık olarak %15’inin Gürcistan’da bulunmasıydı. Bu yüzden bazı kitaplarda ilk şarabın Gürcistan’da bulunduğu daha sonra güneye kaydığını okuyabilirsiniz. 

 

 

Şarabın tam olarak nereden geldiğini bilmiyor olabiliriz. Ancak bulunan kalıntılar sayesinde M.Ö 3000 yılı itibari ile şarabın sadece üzümden üretildiğini söyleyebiliriz. Bu dönemde Batı Lübnan’a hakim olan Fenikeliler, deniz yolu ile günümüzün Lübnan, Cezayir, İsrail, Tunus, Mısır, Yunanistan, İtalya ve İspanya’sı ile deniz ticareti yapıyordu. Yapılan ticaretler sayesinde çevredeki ülkere bilgi aktaramı yapan Fenikeliler alfabenin yayılmasını kolaylaştırmıştı. Özellikle şarap, zeytintağı ve reçine ticaretine önem veren Fenikeliler, şarap yapımı ve bağcılık hakkında öğrendikleri bilgileri çevredeki uygarlıklara yazılı yollar ile paylaşıyordu. 

 

Bu uygarlıklardan Mısır, şaraba en çok önem veren uygarlık olmuştu. Eski Mısır dönemine ait duvar yazılarına baktığımız zaman, şarap hakkında  bir çok bilgi bulmak mümkün. 

Bu yazılarda şarap yapımı için kullanılan üzümlerin nasıl yetiştirildiği, toplandığı, ezildiği ve fermente edildiği net bir şekilde anlatılıyor. Buna ek olarak, bazı yazılarda, şarabın nasıl saklanacağı ve hangi okazyonlarda içileceğini öğrenmek de mümkün. Bu duvar yazılarından ve resimlerden yola çıkarak, Aristokratların şarabı günlük hayatlarında sıkça yemek ile tükettiğini ve kutlamalarda içtiğini söyleyebiliriz. 

 

Bu dönemde Mısırlılar ölümden sonra hayata inanırdı. Bu yüzden ölen kişi değerli eşyaları ile gömülürdü. Şarapta bu değerli eşyalar arasında geliyordu. Yapılan kazılar sonucunda, Kraliyet aileleri için inşaa edilen ölüm odalarında büyük çömlekler içinde şarap kalıntılarına rastalandı. Bu çömleklerde şarabın hangi üzümden üretildiği ve üretim tarihi yazılıydı. Tarihteki ilk rekolte de bu şekilde ortaya çıkmış oldu. 

 

M.Ö 2000 yılı itibari ile şarap Yunan kültürünün en önemli bir parçalarından bir tanesiydi. M.Ö 1000 yılından sonra Yunan imparatorluğu yayılmaya başladı ve bağcılık Kuzey Afrika, Güney İspanya, Fransa’nın güney batısı, Sicilya ve İtalya’nın büyük bir bölümünde gelişmeye başladı. 

 

Bu dönemde üretilen şarap günümüzün şarabından tat olarak daha farklıydı. Kuru üzümlerden yapıldığı tahmin edilen şaraplar daha yoğun, tatlı ve konsantreydi. Şarabın kalitesinden emin olamayan Yunanlılar şarabı çoğunlukla sıcak su yada tuzlu su ile karıştırarak servis ederdi. Henüz şişeleme mümkün olmadığı için üretilen şaraplar, Amforalarda (bir çeşit Yunan çömleği) saklanırdı ve  taşınırdı. 

 


Eski Mısırlılar gibi şarap Yunanlılar için de oldukça önemliydi. Şarap tanrısı Dionysus olmadan hiç bir kutlama yada festival gerçekleşmezdi. Yunanlılar aynı zamanda şarap hakkında bir çok şiir ve yazı yazar, çeşitli sempozyumlar düzenlerdi. Yunanlılar için şarap aynı zamanda bir geçim kaynağıydı. Özellikle günümüzün Toskana’sında bulunan Etrüskler ile ticaret yapan Yunanlılar, bu bölgede şarabın gelişmesini  ve yayılmasını sağlamıştı. 

 

 

 

M.Ö 1 yüz yılda Romalılar Akdeniz’i ele geçirmesi ile beraber bağcılık çok daha farklı bir boyut kazandı. Bağcılık ve enoloji alanları gelişmeye başlamış, şarap yapım teknikleri geliştirilmişti. Dönemin ünlü yazarı Virgil’in vermiş olduğu “Bağlar yüksek tepeleri sever”  tavsiyesi halen geçerli olup, bir bağcıya verilebilecek en iyi tavsiyeler arasında gösterilir.  

 

Yunanlıların aksine, Romalılar şarabı ahşap fıçılarda saklıyorlardı. Ortaya çıkan şaraplar günümüzün sofra şarapları gibi daha hafif,genç ve köşeli bir yapıya sahipti. Ancak en iyi şarapları yüzyıla kadar yıllanabilme özelliğine sahipti. 

 

Bu dönemlerde şarap özellikle Yahudiler ve Hristiyanlar için dini bir sembol haline gelmişti. Yahudiler şarabı özellikle kutlamalarda, düğünlerde ve hamursuz bayramınında içmeye başlamıştı. 

İsa'nın çarmıha gerilmeden önceki gece havarileri ile yediği son akşam yemeğinde şarap içerken “bu benim kanım” dediği öne sürüldüğü için, Hristiyanlık’ta şarap oldukça önemli bir sembol haline gelmişti. Bu yüzden Hristiyanlığın yayılması ile şarap tüketimi giderek arttı. 

 

Bu dönemden sonra uzun yıllar bağcılık gelişmedi. 5. yüzyılda Roma İmparatorluğunun çökmesi ve akabinde Karanlık çağa girişle beraber aydınlanma çağına kadar şarap yapımına gereken önem verilmedi.  

 

Dini açıdan önemli bir yere sahip olduğu için 11. yüzyılda  Avrupa’da bağcılık, rahipler tarafından kontrol altına alındı. Kiliseler Avrupada’ki en iyi bağlara sahip oldu ve bu şekilde bağcılık nisbeten gelişmeye tekrar başladı. 

 


Göründüğü gibi şarap binlerce yıldır hayatımızda. Kimi zaman uğruna şiirler yazılar yazılmış, kimi zaman kutlamaların bir parçası olmuş. Bazen kutsal ve dini törenlerde içilmiş, bazen hastalıkları tedavi etmekte kullanılmış. Kimi zaman insanları bir araya getirmiş, kimi zaman ayırmış. Ne şekilde olursa olsun, şarap her türlü okazyona eşlik etmiş.

 

Şarabın tarihini bilmek, şarabı anlamak için güzel bir başlama noktası. Plato’nun M.Ö 400 yıl önce dediği gibi “Allah tarafından insanlığa verilen hiç bir şey şarap kadar değerli ve mükemmel olamaz.” 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder