Her yeni başlangıcın bizi biz yapan
birer bitişi olduğu inancındayım. Çünkü hasar verdiğimiz zamanlar, hasara en
açık olduklarımızdır aslında. İlişkiler ise birinin en güzel güleni olmakla,
birinin en güzel güldüğü arasındaki emek sanıyorum.
Anlayacağız ama çok sonra...
Lakin gülümsediğimiz de şaşıracakaları
kadar ne ara suratsızlaştık ?
Nedenler, nasılları
ilk defa sollamıyor birbirini. Cevabı ne olursa olsun duymaktan korkmadığın
soruyu sorabildiğin gün ise büyümüş oluyorsun. Ciddiye almıyor oluşumuzdur
gülüşümüze engel. Suçlu yok. Suçlayacak pozisyona düşmekte üstümüze yok o
kadar...
Hayatta yapmam
dediklerini, hayatta yapamam dediklerinden daha çok yapar oluşun da bu yüzden.
Hayat...
Bir tehlike de; her içtenlik çabamıza
rağmen kayboluyor oluşu içimizdeki samimi tarafların.
Halbuki bir ağaç kadar telaşsız olmak
vardı bu hayatta. Bende bu sebepten
yazıyorum sanırım. Sahteliğe çarpmasın, arada yitip gitmesin diye içinde
kaybolduklarım. Çünkü yazı kalır, ısrarla hatırlatır her zaman.
Belki de bu geçip gitmek hissidir bizi
deniz kenarına sürükleyen. Yalnız oturmaya -ki bu durmaktır da başka bir
anlamda- mecalimiz kalmadı özetle daha fazla...
Mesaj yerine hep gitti, gider...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder