15 Nisan 2018 Pazar

EtiketleME! / Evren Hoşrik







“Bir adama kırk gün ne dersen, o olur.”

Tahmin edebileceğiniz gibi özellikle bir çocuk söz konusuysa davranışlarını etiketlememek çok önemlidir. Hele ki, çocukların sağlıklı kişilik gelişimi gösterebilmesi için “hırsız”, “tembel”, “cimri”, “bencil” gibi olumsuz sıfatlardan kaçınılmalıdır. Çocukların, aile üyelerinden birinin cebinden izinsiz para alması onu hırsız yapmayacağı gibi, ders çalışmayı aksatması da tembel yapmaz. Çocuklar, paylaşımda bulunurken isteksiz davranıyorsa bu onun “cimri” olacağı anlamına gelmez. Biz yetişkinler, çocuklara sağlıklı ve işlev-sel davranış biçimlerini öğretirken, çocuklarımızın zaman zaman ve hatta uzun bir süreçte hatalı davranışlara yönelmesi oldukça doğaldır. Sonuç olarak burada bir eğitim ve yetiştirme söz konusudur. Olgunlaşma süreci tamamlanmamış yani yetişkin olmamış bir çocuğun davranışlarını etiketlemek gerçekçi olmadığı gibi, çocuk için de zarar vericidir. “Bir adama kırk gün ne dersen, o olur.” atasözünün işaret ettiği gibi, kendilerine, “beceriksiz”, “yeteneksiz”, “tembel” hatta “hiperaktif” gibi toplumumuz tarafından olumsuz algılanan sıfatlar yüklenen çocuklar zamanla bu etiketleri duymaya alışarak bunun kaçınılmaz ve değişmez özellikleri olduğuna inanmaya başlayabilirler. Becerinin ya da yeteneğin geliştirilemez bir nitelik olduğunu, kendilerinde hiçbir zaman var olmadığını düşünebilirler. Bütün bu nedenlere bağlı olarak, hatalı bir davranış ya da diğerlerinden farklı bir özellik sergileyen çocuklara olumsuz etiketler yüklemek yerine, sadece durumu açıklayıcı kavramlar kullanmanın çok daha sağlıklı olduğunu söyleyebiliriz. “Tembel çocuk” yerine, “ağırdan alan”; “hırsızlık yapmış çocuk” yerine, “izinsiz para almış çocuk”; “hiperaktif çocuk” yerine “hareketli çocuk”; “beceriksiz çocuk” yerine de “emek harcayan” çocuk ifadeleri çok daha işlevsel ve çocuk gelişimine zarar vermeyen kavramlardır. Diğer taraftan, çocuk yetiştirmede sadece olumsuz etiketlerin değil, olumlu ve çocuğun kendi emeği, becerileriyle elde etmediği sıfatları da kullanmaktan kaçınmak gerekir. Örneğin; kızınıza sürekli, “Çok güzelsin.”, “Sen bizim prensesimizsin.” ya da cinsiyeti ne olursa olsun çocuğunuza “Çok akıllısın.” demek yerine, “Bu elbise sana çok yakışmış.”, “Bu saç modelin harika olmuş.”, “Bu konuda akıllı davranmışsın.” gibi cümlelerle o anki durumu betimlemek ve geri bildirim vermek daha sağlıklıdır. Güzellik ve zekâ gibi, çoğunlukla kendi emekleriyle elde etmediğini düşüneceği özelliklerin sürekli övülmesi, hatta ödüllendirilmesi çocuğun gelişimine katkıdan çok zarar verebilir. Çocuğunuzun karnesinde, tüm dersleri “tam puan” olduğu için değil, yıl boyunca yeterli çalışma azmi sergilediği için ödüllendirmek doğrudur. Onu güzel bulduğunuz için değil (ki bu fazlasıyla göreceli bir sıfattır) kendi elbisesinin söküğünü dikerek onu ve kendini güzelleştirdiği için ödüllendirmelisiniz. Çocuklar-da bu tür olumluymuş ve övülmeliymiş gibi görünen sıfatların ön plana çok fazla çıkarılması, örneğin “diğerlerinden çok başarılı ya da zeki olduğu” gibi, çocuğun üzerinde hissettiği beklentiyi belki de kaldırabileceğinden çok daha fazla bir düzeye taşıyacaktır. Bu da ister çocukken, ister yetişkinlikte, aldığı ödülleri kaybetmemek için hemen her zaman başarılı ve her konuda zekice davranması gerektiğine (ki bu, gerçekte mümkün değildir) inanarak olabileceğinden daha huzurlu ve mutlu bir yaşamı ıskalamasına ve daha da kötüsü ömür boyu bitmek bilmeyen bir performans kaygısına neden olacaktır.

 

Psikolog Dr. M. Evren Hoşrik

Sola Unitas Academy

“Matematiğim Pekiyi Ama Kendimi Toplayamıyorum” adlı kitabından.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder