“Bir adama kırk gün
ne dersen, o olur.”
Tahmin edebileceğiniz gibi
özellikle bir çocuk söz konusuysa davranışlarını etiketlememek çok önemlidir.
Hele ki, çocukların sağlıklı kişilik gelişimi gösterebilmesi için “hırsız”,
“tembel”, “cimri”, “bencil” gibi olumsuz sıfatlardan kaçınılmalıdır.
Çocukların, aile üyelerinden birinin cebinden izinsiz para alması onu hırsız
yapmayacağı gibi, ders çalışmayı aksatması da tembel yapmaz. Çocuklar,
paylaşımda bulunurken isteksiz davranıyorsa bu onun “cimri” olacağı anlamına
gelmez. Biz yetişkinler, çocuklara sağlıklı ve işlev-sel davranış biçimlerini
öğretirken, çocuklarımızın zaman zaman ve hatta uzun bir süreçte hatalı
davranışlara yönelmesi oldukça doğaldır. Sonuç olarak burada bir eğitim ve yetiştirme
söz konusudur. Olgunlaşma süreci tamamlanmamış yani yetişkin olmamış bir çocuğun
davranışlarını etiketlemek gerçekçi olmadığı gibi, çocuk için de zarar
vericidir. “Bir adama kırk gün ne dersen, o olur.” atasözünün işaret ettiği
gibi, kendilerine, “beceriksiz”, “yeteneksiz”, “tembel” hatta “hiperaktif” gibi
toplumumuz tarafından olumsuz algılanan sıfatlar yüklenen çocuklar zamanla bu
etiketleri duymaya alışarak bunun kaçınılmaz ve değişmez özellikleri olduğuna
inanmaya başlayabilirler. Becerinin ya da yeteneğin geliştirilemez bir nitelik
olduğunu, kendilerinde hiçbir zaman var olmadığını düşünebilirler. Bütün bu
nedenlere bağlı olarak, hatalı bir davranış ya da diğerlerinden farklı bir
özellik sergileyen çocuklara olumsuz etiketler yüklemek yerine, sadece durumu
açıklayıcı kavramlar kullanmanın çok daha sağlıklı olduğunu söyleyebiliriz.
“Tembel çocuk” yerine, “ağırdan alan”; “hırsızlık yapmış çocuk” yerine,
“izinsiz para almış çocuk”; “hiperaktif çocuk” yerine “hareketli çocuk”; “beceriksiz çocuk” yerine de “emek harcayan” çocuk ifadeleri çok
daha işlevsel ve çocuk gelişimine zarar vermeyen kavramlardır. Diğer taraftan,
çocuk yetiştirmede sadece olumsuz etiketlerin değil, olumlu ve çocuğun kendi
emeği, becerileriyle elde etmediği sıfatları da kullanmaktan kaçınmak gerekir.
Örneğin; kızınıza sürekli, “Çok güzelsin.”, “Sen bizim prensesimizsin.” ya da
cinsiyeti ne olursa olsun çocuğunuza “Çok akıllısın.” demek yerine, “Bu elbise
sana çok yakışmış.”, “Bu saç modelin harika olmuş.”, “Bu konuda akıllı
davranmışsın.” gibi cümlelerle o anki durumu betimlemek ve geri bildirim vermek
daha sağlıklıdır. Güzellik ve zekâ gibi, çoğunlukla kendi emekleriyle elde
etmediğini düşüneceği özelliklerin sürekli övülmesi, hatta ödüllendirilmesi çocuğun
gelişimine katkıdan çok zarar verebilir. Çocuğunuzun karnesinde, tüm dersleri
“tam puan” olduğu için değil, yıl boyunca yeterli çalışma azmi sergilediği için
ödüllendirmek doğrudur. Onu güzel bulduğunuz için değil (ki bu fazlasıyla
göreceli bir sıfattır) kendi elbisesinin söküğünü dikerek onu ve kendini
güzelleştirdiği için ödüllendirmelisiniz. Çocuklar-da bu tür olumluymuş ve övülmeliymiş
gibi görünen sıfatların ön plana çok fazla çıkarılması, örneğin “diğerlerinden
çok başarılı ya da zeki olduğu” gibi, çocuğun üzerinde hissettiği beklentiyi
belki de kaldırabileceğinden çok daha fazla bir düzeye taşıyacaktır. Bu da
ister çocukken, ister yetişkinlikte, aldığı ödülleri kaybetmemek için hemen her
zaman başarılı ve her konuda zekice davranması gerektiğine (ki bu, gerçekte
mümkün değildir) inanarak olabileceğinden daha huzurlu ve mutlu
bir yaşamı ıskalamasına ve daha da kötüsü ömür boyu bitmek bilmeyen bir
performans kaygısına neden olacaktır.
Psikolog Dr. M. Evren Hoşrik
Sola Unitas Academy
“Matematiğim Pekiyi Ama
Kendimi Toplayamıyorum” adlı kitabından.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder