Beyaz
omuzlarına düşen uzun, ayna karşısında seni gülümseten kısa, sarı, siyah, kızıl
saçların. Saklandığı yerde fırtınalar yaşayan, renkli mevsimlere şahit olmuş
mavi, yeşil, siyah, ela gözlerin. Söylemeye korktuğun, hiçbir zaman sana verilmemiş
konuşma özgürlüğün ve biriktirdiğin kelimelerin. Seni sessizleştiren, bir
köşede çaresiz kaldığını hissettirecek ruhu eksik insanlar. Bunların hepsi
aldığın nefese biçilmiş değerin bir parçası.
Dünyaya geldin geleli yere göğe sığdıramadığın insan sevgini, sana bakıp seni
göremeyen insanlarla bir arada yaşamak zorunda kalmanı hangi kelimelere
sığdırabilirsin ki? Bilmediğin bir şehrin sessiz sokaklarında yankılanan
acılarını, isteklerinin insana yakışırlığını, gökyüzü gibi sonsuz gülüşünü görmezden
gelen varlıkların gölgesinde, yaşadığını nasıl sese dönüştürebilirsin? Doğduğun
gün sana masum bir çocuk gözüyle bakanların, büyüdüğünde bedenine sahip olmaya
çalışmasını hangi ahlakın kurallarına göre açıklayabilirsin ki? Bir kere olsun
seni dinleselerdi, belki de çiçekler açardı bütün yüreklerde. Çıkarlarına ters
düşen aydınlığını karanlıklarıyla örtmeye çalışan cahillerle seni çıkmaza
sürüklemek, çocuk bedeninin eridiğini gözlemlemek, sana en çok yakışan
‘annelik’ sıfatının gerisinde yaşadığın derin acıları görememek, işte bütün
bunlar senden geriye kalanların ayıbı belki de. Sana senin gözlerinle bakmayı
ne çok isterdim. Biliyorum ki anlayamadığım, yaşamadan bilemeyeceğim sıkıntılar
içinde ruhuna liman arıyorsun. Aynı güçlü bedene sahip bir ruhla, kuytularda
korumaya çalıştığın ruhunun eşit olması gerçeğe ne kadar uygun? Asıl sorun,
bizi sevmemelerinde bence. Bizi oyunlarını şenliğe dönüştürecek oyuncak olarak
görenler, hırslarıyla hazlarına yenik düşmüş içi boş bedenlerin arasında çok da
güçlüyüz aslında. İşte bu sebepten silik siluetler olmamızı isteyenlerin sayısı
iyi yüreklilerden fazla. Geçmişte, seni ateşin ortasında bırakıp
kurtulamayışını izleyen, aklının insanlığını kıskanan, bir gülüşünle mevsimleri
değiştiren varlığını yok etmeye çalışanlarla bugün hakkında konuşma cesareti
bulanlar aynı bedenlerin karanlık yüzü. Halbuki bir kez olsun dinleselerdi
seni, barış şiirleri yazılırdı şairlerin sesinden. Sağlıklı bedenlerin aklıyla
düşünülürdü aydınlık yarınlar.
Göz
göre göre yitirdiğimiz, mucize yüklü bedenlerin sahipleri kadınlarımız...
Sizi
başımızın üzerinde taşıyabilecekken koca dünyada bir adımlık toprağa muhtaç
ettiğimiz için tarihin kötü kelimeleriyle yazılmayı hak ediyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder