Bir pazar gecesiydi
Gittim...
Sen henüz bilmiyorsun
Ben bir süredir hep gidiyorum.
Yani alıştım.
Bu sahneyi en kuytu köşemden çok
kez prova ettim.
Ezberim de sağlam.
Kuşlara takılıp gidiyor şimdi
aklım
Gökyüzü olmak istiyorum
Biraz güneşli, biraz bulutlu
Şimdi hangi şehrin güneşi
öperek uyandırıyor seni gözlerinden ?
Susmak, tekil bir isyan oluyor
söze
Mektup yazıyorum
Adresi varolmayan evlere
Kalbimden nefes boruma kadar
bir boşluk
Adı ne onun ?
Kurban etmeden kesebilir miyim
bizi
En sakini o mu ?
Gerçekten hoşça kalmalarını
istedin mi veda ettiklerinin?
Var mı hala gece kafanı
yastığa koyunca uykunu kaçıran bir şeyler...
Bu gece de yatağa bir gün
önceden kalma eşyaları katlayarak girdim.
Sakince
Gerçek ne güzel şey
Ne kadar uzak olsan da
Orada olduğunu bilmek...
Seni seviyorum demedim de sana
hiç
Desem de hep boş kalacaktı
seni seviyorumların içi.
Sahi uyandığında kimse güzel
değildi senin kadar.
Ya da vardı da henüz ben
görmedim.
Son üç yılda uzun uzun
düşünmek için çok nedenim oldu.
Acımasızca tozunu aldım
yazdıklarımın...
Sonra;
Anılarımı düşündüm yıllarımı
adımladığım o yokuşta
Bir denize rast gelsem, bir
serçe tutsam avuçlarımda
Tıpkı çocukluğumdaki gibi
Hala yeşil midir okul
tahtaları ?
Ya da okuduğum kitaplar
altında bekler mi sıranın...
Boş vermişliğime umut olsun
diye mektup yazıyorum şimdi
Adresi varolmayan evlere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder