O gün hiç
olmadığı kadar yoğunlaşmıştı duyguları. Ekip arkadaşlarının neşe dolu
kahvaltısına eşlik etmemişti. Sade bir kahve koydu kendine. Kabinine geçti,
sessizlik uğultusu tüm bedenini sarmıştı. Yavaş hareketler ile bilgisayarını
açtı. Düşündüğünü yapmak ve yapmamak arasında kararsızdı. Ama bugün için
kendine koyduğu kuralı çiğneyecekti ve aylar sonra ilk kez Dünya’dan bir insan
ile iletişime geçecekti.
Genç adam,
dokuz aydır Mars yolundaydı ve oraya kurulacak koloni için gönüllü olmuştu. İlk
on teknisyeni saymazsak, sonrasında gönderilen ilk ekip içinde kendine yer
bulmuştu. Bunun için son dört yıl teknik ve psikolojik eğitimlerden geçti.
Sevdiği her
şeyi geride bıraktı. Kar yağdığında Abant gölü kenarında ada çayı içmeyi, çam
kokan ormanlarda kamp yapmayı, İstanbul fotoğrafları çekmeyi, çocukluk
arkadaşlarını, köpeği Darwin’i, ailesini... Ama canını en çok yakan ve bu denli
hüzünlü olmasına sebep olan bir kişi vardı. Okyanus gözlü, beyaz tenli kız.
Mars için
gönüllü olduğunu söylediğinde, kız arkadaşı sinirden deliye dönmüştü. Oda da ne
varsa kırıp dökmüş ve avazı çıktığı kadar bağırarak küfürler, hakaretler
savurmuştu. O geceyi anımsadı genç. Yüzüne küçük bir tebessüm düştü. Okyanus
gözlü için bu aptalca bir şeydi ve intihardı. Genç sakince kızın gözlerine
baktı, derinlere inemeye çalıştı. Haklısın dedi, kısık bir ses tonuyla.
Haklısın. Hiç bir şey açıklayamadı. Kendisini savunacak tek bir cümle dahi
dökülmedi dudaklarından. Okyanus gözlü büyük bir hırsla sarıldı genç adama,
büyük bir öfke duyuyordu ama yine de tutku ile sarıldı. Sonra genç adamın yüzüne
baktı, gözlerindeki yaşı sildi ve gitti... Bir daha hiç görüşmediler...
Şimdi genç
adam bu yolculuğun sebebini geride bıraktığı sevgilisinin bilmesi gerektiğine inanıyordu. Arkasına
yaslandı bir kaç dakika öylece kaldı.
Çok geçmeden
kızın mail kutusuna şu satırlar düştü;
Mars’a Adalet, Özgürlük
Biliyorum
bunu sana ve beni sevenlere yapmaya hakkım yoktu. Dönüşü olmayan – senin
deyiminle – intihara gidiyorum. Ama şunu bilmelisin; bunu kişisel fantezilerim
ya da adrenalin tutkum için yapmadım. Ki bu çok zor ve dayanılması güç bir
süreç. Yaklaşık bir yıldır mekikteki otuz kişi dışında kimseyi görmüyorum ve
küçücük, kapalı duvarların içinde yemek yemek ve işemek dışında hiç bir şey
yapmıyorum. Daha da hedefimize varmak için yolumuz var. Endişe etme,
sıkıştırılmış atmosfer ortamında bizlere yetecek oksijenimiz orada hazır.
Enerji kaynaklarımız var ve küçükte olsa bir tarım alanımız bizi bekliyor.
Biliyorum
sana çok acı verdi bu kararım. Bir daha görüşemeyeceğiz. Çocuklarımız
olmayacak. Birlikte kamp yapıp ateşin başında şarkılar mırıldanamayacağız.
Ama ben
inandığım şey için bu yola çıktım. Ben ve burada ki herkes kendimizi gelecekte
ki insanlık için feda ettik.
Çünkü;
Okyanus Gözlüm,
Burada bizler yeni bir hayat
oluşturacağız. Dünya’dan ve insanlardan dersimizi aldık.
Savaş aletleri üretmeyeceğiz mesela,
sokaklarımızda kimsesiz çocuklarımız olmayacak.
Para
üretmeyeceğiz, toprak için insan katletmeyeceğiz, siyasetçiler ve dini kullanan
– sözde din adamları – yetiştirmeyeceğiz. İnsana insan kul etmeyeceğiz.
Bir yanımız
açlıktan ölürken diğer yanımızda çöpe atılan yemekler olmayacak asla. Henüz
hayal kurmayı bile yeni öğrenmiş kızlarımıza kimse tecavüz etmeyecek. Gösteriş
için hayvan derileri yüzmeyeceğiz.
Mars’ta
doğan hiç bir bebek Dünya’nın zulmüne kurban gitmeyecek. Henüz okul çağındayken
bile, gördükleri, izledikleri, yaşadıkları karşısında iyilerden mi yoksa
kötülerden yana mı olacak, taraf seçmek durumunda kalmayacak.
Ten rengi
için, inandığı Tanrı, nesne varlık vs. İçin kimse tarafından küçümsenmeyecek.
Kısaca
okyanus gözlüm, ben yeni bir hayat için bu yoldayım. Dünya’nın zulmü asırlardır
değişmedi, iyilerin gücü buna hiç yetmedi. Zalimler her çağda, başka kılıkta
başka sebep yüzünden hep zulüm ettiler, savaşlar yarattılar.
Şimdi ben
adaletli ve yaşanmaya değer bir hayat için çalışacağım. Senin için, öpmeye
doğayamadığım göz kapakların için. Hiç doğmayacak çocuklarımız için. Masumlar
için, kimsesizlerin çığlığı olabilmek için sonra.
Sana olan
sevgimden şüphen olmasın, seni seviyorum. Öyle derin ki bu, hissettiğini
biliyorum.
Korktuğunda bir gece, yorgun
düştüğünde hayattan, üzerine gelmeye başladığında duvarlar, tüm yolların çıkmaz
sokağa vardığında;
derin bir nefes al ve gökyüzüne bak,
tüm yıldızlar benim, her sabah pencerene vuran umut ışığı benim, narin
saçlarına düşen ılgın kar taneleri
benim...
Şimdi;
sadece beni anlamaya çalış. Ben seni sevdim, mutlu oldum, hepsi bu!
Hıçkırarak
okudu bu satırları genç kız. Henüz göz yaşlarını bile silmeden Mars’a 2029
yılında kurulacak koloni için gönüllü oldu, başvuru formunu doldurdu.
Tek dileği
seçmelere kalmak ve sınavları geçerek gitmeye hak kazanmaktı. Genç adamın inşaa
ettiği yeni hayatın içinde var olup, çocuğunu bu temiz yaşamın içinde
büyütmekti.
Masanın
üzerinde duran not defterine şöyle yazdı ;
Mars’a umut
yolculuğu, yeniden var oluş hikayesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder